20 Oca 2009

Kelimeler neler söyler aslında?

Her gün bir sürü yalan söyleriz, söylenir, duyarız, duyulur, anlarız - anlamazdan geliriz, anlarız - kabul edemeyiz, anlarız - anladığımıza pişman oluruz ve bazen de anlamayız.
Mesela "nasılsın?" der biri; "iyi diyelim iyi olalım" dersin ya da "idare eder." İyi diye anlar karşıdaki bunu. Belki de öyle anlamak kolayına gelir. Ya da senin başladığın oyuna o da katılır bozmaz oyunu. Oysa ki, "aslında çok canım sıkkın, bi' sürü şey var kafama takılan. Ama sen bunları paylaşabileceğim kadar yakın değilsin bana (ya da ben o kadar yakın değilim sana), dertlerim sana bir şey ifade etmez - kedi görmüş de yara zannetmiş dersin - veyahut dertlerimle bir de ben sıkmak istemiyorum canını." demeye gelir bu "idare eder" (ya da "yok bi'şey").
Ya da "sen çok iyisin" der mesela. "Ne diyeceğimi bilemedim, ele gelir hiç bir vasfını göremedim, kibarlık olsun diye bir şey söyleyim derken "iyi"yi buldum bununla yırtmaya çalışıyorum" diyordur aslında.
Ya da "ben seni hak etmiyorum", "git başımdan efendilikle, beni uğraştırma, düş yakamdan" diyecektir, diyemiyordur kişi.
Veya "çok meşgulüm" demededir kişi. Bu da doğrudan "sana ayıracak vaktim yok, o kadar kıymetli biri değilsin benim için, çok boş vaktim olur da ne yapacağımı bilemezsem, görüşürüz o zaman" diyemeyen kibarların can simididir.
"Saçım nasıl olmuş?" sorusuna "değişik" diye cevap vermektir. "beğenmedim" diyemez çünkü insan.
Ya da "yapamıyorum, bırakamıyorum, vaz geçemiyorum" vb. kalıplar kullanıyorsa, bir acıma duygusu uyandırmaya çalışıyordur etrafta. "İradesiz" değildir de kişi, sorsanız; ama nedense "yapamıyordur." Oysaki aslında denemiyordur bunu, gerçekten yapmayı istemiyordur ya da. Bir de ilgi istiyordur muhatabından.
Ve sona sakladığım favorim: "Ben yalnız olmalıyım, yalnızlığa çok alıştım". Meali: "İmdat, çok yalnızım, korkuyorum! Yardım edin!" dir çoğu zaman, nadir de olsa başka bir tefsiri de vardır: "Ölsem de kuyruğu dik tutarak öleceğim, kimse bana acımasın, zayıf değilim ben!"
Her terane bir başkasını doğurur belki. Her renk yalan bir başkasının üstünü boyar. 
Kimi zaman toplum sınırlarında kalmaktır amaç, kimi zaman toplumun, insanların sınırlarına tecavüzünü önlemek, yalnızlık hakkını kullanmak istemektir (yalnızlık bir hak iken güzel olabilir zannımca, bir zorunluluk iken değil...). Ama neticede bir renk yalan seçilmektedir. Kelimelerle güzelce süslenerek, hatta bazen sepetin içine usulca gizlenen o yılan gibi, gül demetindeki bir diken gibi ustaca saklanıvermektedir yalan hayata.
Ve aslında ne güzel demiştir şair:

Yalan Bitti

Gün gelir yaşanmaya değecek zaman biter
İnsanda güç tükenir, şeref biter, şan biter
Sesler duyulmaz olur, solar renkler ansızın
Yıllardır yüreğine hayat veren kan biter
Yıkılır inançları, umutları tükenir
Sevdiği, sevildiği kişiler bir an biter
Hala bir boş bedeni taşır da ayakları
Ömür boyu üstüne titrediği can biter
Yuvarlanmaya başlar dünyası bir boşlukta
Yalnız Allah'ı değil, insanda insan biter
Bütün bunları yaşar, sonunda anlar kişi
Ölüm o ki: İnsanin içinde yalan biter

Ümit Yaşar Oğuzcan

13 Oca 2009

Boy vereyim derim, veremem. Kelimelerim yetmez...

Emperyal Oteli'nde üç gece kaldık
Fazlasına paramız yetmiyordu
Gözlerin gözlerimden gitmiyordu
Dördüncü gece sokakta kaldık
Karanlık bir türlü bitmiyordu.

...

Attila İlhan okuyorum, "Emperya Oteli", gözlerim doluyor. Cemal Süreya desen, aklıma hep "Sizin hiç babanız öldü mü?" geliyor. Ümit Yaşar Acılar Denizi'ndedir... Can Baba "çaya şeker" sorar. Özdemir Asaf yuvarlağın köşelerini batırır kalbimize...Turgut Uyar aşkın matematiğinden dem vurur, o karekök hesabı hiç bir makineden çıkmaz.
Sonra kalemi alırsın, kağıdı; ya da bilgisayarın başına oturursun. Kilitlenir parmakların... Yazılacak her şeyi o adamlar yazmıştır çünkü. Bütün aşkları, öfkeleri, hüzünleri, yalnızlıkları...Hepsini onlar yazmıştır. Kiminin aklında, kiminin yerli - yersiz dilinin ucunda, kiminin cüzdanındadır.
Bize okumak, düşünmek, yazmak, silmek, okumak, düşünmek, yazmak, silmek, okumak, düşünmek, yazmak... kalır.

6 Oca 2009

ses kırılır mı?

Dostların sesinden anlaşılmaz mı hüzün? Oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibi boynu bükük, dokunsan ağlayacak olmaz mı insanın sesi de? Anlamaz mısınız? O şen şakrak neşeli çocuk katıksız hapse gönderilmiş gibi köşesine büzülmez mi?
Ve işte böyle zamanlarda elden hiç bir şey gelmeyince, insan ne yapar? Yine şarkılara, yine şiirlere, yine kelimelere sığınır.
Gücümüz her şeye yetseydi keşke, sevdiklerimizin hüzünlerini, dertlerini bir sihirli değnekle yok edebilseydik...

Kaybettim şarkımı bulan yok...

Bu şarkı için bir mail yazmış Ayşe'm bi vakitler, gördüm de hatırladım. Süper Baba'nın film müziklerinde vardı bu şarkı. Pek neşeliydi bir yerde, bir yerde de pek hüzünlü...
"Hayat şarkının ortasından geçiyor,
....
şarkı vaz geçmiyor aramaktan..."
O zamanlar bir çok şeyin sevgi ile çözüleceğine inanırdık ama yine de el ele tutuşup ölümü yenebilmeye o zaman da inanmazdık. Olmazdı. Ama yine de o kadar yakınımızda, o kadar tanıdık, o kadar bizdendiler ki; her şey onların dediği gibi olsun istedik. Filmdi, oldu.
Yeni Türkü şarkılarını hep sevdim, Süper Baba'dan, okulda verdikleri konserlerin o güzelim bahar havalarından, Derya Köroğlu'nun o kabarık saçlarından... Her şeyden bir parça vardı, sevdiklerimden... Yedikule zindanlarından Sivas yollarına pek çok yolu onlarla arşınlayıp Murathan Mungan'la da onlar sayesinde tanıştım diye belki de biraz.
Sonra sonra Murathan Mungan'ın söyledikleri daha çok kazınır oldu aklıma. Hani, o okuduklarımızı anlama ve büyüme arasındaki ilişki falan.
Aslında fazla söze gerek yok belki. Ne desek boşa gidiyor çünkü. Kelimeler harcanıyor azar azar. Elde bir şey olmuyor, bir şey kalmıyor.
Sözü burda bitirmeli yine bir Yeni Türkü şarkısı ile;

"Biz büyüdük ve kirlendi dünya..."

5 Oca 2009

Günler günlerin ardında...

Senelerden 1900'lerin sonuna yaklaşılmış bir zaman. 1998 belki, belki 99. O zamanlar mektuplar yazardık biz birbirimize sevdiklerimizle. Her zaman en büyük sevinçti posta kutusunda - ya da yastığımın altında - bulduğum mektup.
Her mektup bir şekilde başlar ama hep böyle biterdi:
"Günler günlerin ardında...
Gözyaşlarımızı bitti mi sandın?"

Ne zaman bu şarkıyı duysam, dinleyemem, gözlerim dolmadan. Bilirim o dostlarla paylaşılanlar asla günlerin getirdikleriyle kıyaslanamaz. Bilirim, o günlerin en büyük dertleri suya yazılan yazılar gibi şimdi, dilerim bugünün halleri yarının sudaki yazıları olsun!

Yeni sene kendince güzel başladı...
ve yine,
"günler günlerin ardında..."