16 Tem 2009

Kum, su, dalga, nefes vs...

Nihayet o beklenen tatil geldi. Huzurumu kaybedeceğim, ama huzurumu bulacağım. Kum, deniz, güneş, huzur, tembellik, uyku, kitap, telaş, neşe, kahkaha, yemek, yürüyüş, aile, vs...
Gitmek lazım, şehri arkada bırakıp. Kendi yeni ülkemize!

7 Tem 2009

Gökyüzü bulutsuz mavi; kan, kırmızı...

Önce Neil Gaiman'i okudum, içimi kocaman bir sevinç kapladı. Kelimeleri yutarken nefes almayı unutmuşum, durdum nefes aldım. Kitap bitti, hüzünlendim biraz. Yeniden bir bekleyişti yaşanacak olan. Hep beklediğim bir sürü kadın ve bir sürü adam gibi, onu da bekleyecektim yine... Olsun Mezarlık Kitabı'nı okumak, biraz daha beklemeye dayanabilir kıldı beni.

Sonra Tess'e döndüm soluksuz. O da bitince ki içgüdülerim artık bazı şeylerin nasıl biteceğini okurken anlamayı sağlıyor, yeni bir Tess'e geçmeden küçük eski sevimli bir masala dönmek istedim. Akan kanı unutmak istedim okurken gözümün önüne gelen... Korku içindeki kadınları anlatıyordu kitap, ruhu ve bedeni yıpratılan bir dolu kadını. İşin kötüsü okurken hep bir yerlerde benzer hikâyelerin yaşandığını bilmek, acıtan gözlemleri hatırlamaktı. Kanın kırmızısından uzak durmam gerektiğini düşündüm, o korku dolu insan kokusundan biraz uzak... Her yutkunduğunda aklına korkuları düşen, gece karanlığı indiğinde hızlı adımlarla evlerine yürürken kalpleri hızlı bir ritim tutturan kadınlar zaten yanı başımda yaşarken biraz uzaklaşmak.

Sabah köprüden geçerken bir dilek tutup denize attım. Gerçek bir dilekti; kan gibi sıcak, tuzlu, buruk. Yavaşça denize bıraktım gözlerimden... Bu seferki dileğimin de Aya Yorgi'deki gibi olduğunu düşündüm birden. Umutlandım, mutlu hissettim kendimi. Dileğimi içimden geçirip, denize gülümsedim. Büyümü tamamladım. Olunca "oldu" diyeceğim. "İki"

Sonra dünyevi bir sürü şey oldu yine, bir baktım o kadınlardan, kendimden, büyülerden ve dileklerden çok uzaktayım. Sonra yine bir şeyler oldu ve gülümsüyorum.

Hava sıcak, gökyüzü bulutsuz mavi; kan, kırmızı...