12 Nis 2010

Günler günlerin ardında...

Çocuktuk biz bir vakitler, hiç birimizin derdi boyunu aşmazdı. Küçücüktük, minicik, siyah önlüklü, beyaz yakalı. O zamanlar hayallerimiz vardı, yıkılmamış, örselenmemiş, incinmemiştik.
Zaman geçti büyüdük, hep birlikte... Düştük, kalktık, incindik, örselendik, yırtıldık, dağıldık, toparlandık, toplandık, kenetlendik. Herkesin acısı büyüdü büyüdü, boğazına düğümlendi. Yutamadık hiç o düğümleri, hep durdular boğazımızda.
20 sene oldu belki, büyüdük. Kat kat kabuklar giyindik, kat kat deriler soyunduk. Hep yan yana, birbirimizi gözlerimizden, seslerimizden okuduk.
Şimdi bir tanesi, sevinç ışıltıları saçıyor. Yazık ki ben onun sevincinin arkasındaki öyküyü de bu sevinci edinimini de benimseyemedim, inanamadım bu masala. Onun peri masalı benim için boyalı bir bebekten ibaret. Ama bunu ona hiç diyemeyeceğim. Hiç bir zaman asla inanmadığım ve onaylamadığım bu yalanın oynanmasına karşı çıkamayacağım. Sessizce derine bir yere koyacağım bu düşünceyi, üstüne büyükçe bir taş yerleştirip sonra da büyük bir gülümseme yerleştireceğim yüzüme. En büyük sevincinde, o bembeyaz peri masalında hemen yanında olup onun sevincini artırmak için ne gerekiyorsa, o ne istiyorsa onu yapacağım. İçimden bu yalanın gerçeğe - tam bir gerçeğe - dönüşmesini dileyeceğim. Tekrar, tekrar...
Zayıflayacağım, güzel bir elbise alacağım, güzel ayakkabılar, bütün o telaşlarda, sıkıntılarda hep yanında hep moral verenlerin başında olacağım... Sonra kendime bakacağım aynada, muhtemelen gözüm gözüme değince içimdeki taş kıpırdayacak, midem bulanacak, sonra derin bir nefes alıp taşı yerine oturtacağım tekrar ve o gülümsemeyi yüzüme bitiştirip devam edeceğim o masalın tamamlanması için eksikleri kapatmaya...
Günler günlerin ardından bizi birer birer iyi yalancılara dönüştürürken, sadece gözümüzden anlaşılıyor yalanlarımız, kendi gözlerimize değince. İşte bu yüzden, göz göze gelemiyorum sevdiklerimle... Yalanlarım dışıma kaçmasın diye...