27 Eki 2010

sonbahar yağdı, ben ağladım...

Sanki her şey söz birliği etmişcesine dört bir yandan saldırıyor bana. İlk düştüğüm yerde bir kutlama yapılacak ve bundan bir tek benim haberim yok gibi.
Keşke olmazların peşinde koşup hem kendini, hem de beni yormasa sevgili kardeşim E. Tutumunun beni rahatsız ettiğini onu kırmadan söylemeye çalışmam boşuna. Anlatamıyorum... Israrla dönüp duruyor aynı çemberin içinde, ve ben bu yanlışı nasıl düzelteceğimi bilmiyorum hiç.
Diğeri, sevgili M. irade yoksunu davranışlarıyla ayrı bir kısır döngünün içinde debeleniyor. Çarpıyor, düşüyor, kanıyor, ağlıyor, kalkıyor ve yine başlıyor... Söylemekten, izlemekten, dinlemekten, paylaşmaktan yoruldum tüm bunları.
Kendi oyunlarını tek başına oynamak isteyen C. beni en çok yoran kişi galiba B.den sonra...Ya da belki ondan da çok! (Böyle alfabe ile saymak da ne orijinal oldu, çok rahatlatıcı!!!) Aynı oyunlara ben eşlik etmek isteyince bozuluyor, şaşırıyor, direniyor, sertleşiyor. Bilmiyor ki, ben de yoğunlaşmaya başlamadım! Misilleme yapmak, çekmek, germek, uzatmak yoruyor beni. Al sana mide ilacı işte... Bir patlamada ortalığı saracak olan lavların yoğunluğunu tahmin bile edemiyorum...
Bütün hayatım elimden kayıp gidiyor gibi hissediyorum. Bir yandan hayatıma, fikirlerime tecavüz etmeye çalışanlar, öte yandan sadece bana ait olan zamanlara dokunan beni - bilmeden de olsa -taciz edenler, klişeler, klişeler... Her birini ayrı ayrı tanıdığım, her hareketlerinin ne anlama geldiğini bildiğim ama, bilmiyormuşum gibi davranan arkadaşlar... Sorumluluklar...
Bütün düzenimi alt üst eden ve bunu tamamen kendi düzeni adına yapan ama koşulları hiç düşünmeyen B. Allah'tan kaçacak limanlarım var tüm bunlardan kurtulmak için sığınacak.
İnsanların her şeyi bırakıp başka yerlere gitme isteğini şimdilerde daha çok anlıyorum.
Dışarıda yağmur deli gibi, içeride ben. Kendime koyduğum "iyi olma" ölçütleri beni gerçekten daha iyi biri yapıyor mu bilmiyorum ama umarım yapıyordur. Yoksa bu ağlamaların sonunda olacaklardan korkmadayım....