21 Nis 2011

akıp geçiyor zaman...

Mutsuzluğun tanımı değişmiyor belki, ama içeriği çeşitleniyor günden güne...
Evde bir başına kalmak büyük bir mutluluk iken, az sonra başkalarının olacağını bildiğinde o yalnızlık büyük bir mutsuzluğa dönüşüyor mesela.
Hakan Günday'ı okuyan pek çok insan olduğunu görünce, kalp kırıklığı oluşuyor biraz. O cümleleriyle adamı yaralayan adam gitmiş gibi geliyor. bir süre sonra hangi kelimeyi nereye saplayacağını biliyormuşsun gibi geliyor...
Gökyüzü böyle hep bir bulutlu, bulutlar hep bir telaşlı gibi geliyor.
Sevilen insanların gizli saklı işler yapmaları senden - sırf senin onaylamayacağını bildikleri için üstelik - kalbinin kenarını eziveriyor. Hiç aramayasın sormayasın geliyor sonra. Hepsinden kaçıp gidesin, uzak - kuytu bir yerlere saklanasın.
Ama yok artık öyle bir yer, kimsenin bilmediği kapıları açan bir anahtar yok.
Zaman hızla akıp geçmede ve yalnızlık asla bizi istediğimiz zamanlara istediğimiz koşullarda ziyaret etmemekte. Akıp geçiyor ve hepimizi suyuna katıp sürüklüyor işte...