tag:blogger.com,1999:blog-214560822024-02-20T21:41:43.046+03:00LaysaminaTeneffüse çıkmak isteyen bir ayakkabı çivisinin hatıratı.Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.comBlogger187125tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-50764381843962458092019-10-31T16:01:00.001+03:002019-10-31T16:03:13.999+03:00Bir takım kıyafetlerin ciddiyet kılığı giydirdiği bir delinin güncesi - 5. Gün24 Mart 2007<br />
<br />
<div>
Aslı yahu,</div>
<div>
Nedir bu kadınların elinden çektiğim benim? Hani şu Berna vardı ya, bir aralık takılmıştık okulu bitirmeye yakın, geçen akşam - hani Mert'le içtiydik ya - karşılaştık bununla. Baştan bi' cilve, bi' eda, yok "özlemişmiş" de, yok "görüşmeliymişiz" de... Az geçti geçmedi, meğer sevgili yapmışmış hatun, dallama çıktı geldi. Dallama dediysem, kafa birine benziyor benim bu Berna'ya sinirimden dallama diyorum. Yoksa adamın muhabbeti iyi de olabilir konuşmadık ki. Yahu madem sevgilin var bu ne ayak? Ne demeye zarf atıyorsun, yok görüşelim'ler bilmem neler? Allah muhafaza benim böyle sevgilim olacak, eski sevgilisine iş atacak, çıngar çıkarmazsam neyim. Şırfıntı, utanmadan beni kafaya alacak, ikimizi mi idare edecek artık, egosunu mu tatmin edecek, neyse ne! Ben bunlara gelmem yalnız onu bilmiyor. O kadar abazaya bağlamadık herhalde, bana kız mı yok? Cıva gibiyim, girdiğim yeri yakarım lan ben!</div>
<div>
Neyse, vay anam zaten evdekilerin dırdırından bunalmışım, Mert zaten iş adamı pozlarında, geriyor beni, bir de bu haspanın civelekliği, tam ayar oldum. İçtik de içtik. Bir de Mert'in bir sevgili mevzuuna bozukluğu var ama anlamadım. Kız bunu sepetleyecek mi nedir? Vara yoğa olay çıkarıyor. Neyse, ne olacaksa olur, biz de oturur içeriz. Ne yapalım başka?</div>
<div>
CV işini işte bizimkiler sağ olsun kotardık bir şekil, şimdi de o kariyer sitelerinden başvuru yapıyorum her gün belli sayıda. Anneme göre düzenli iş aramak şart. Bir kaç haftaya görüşmeye başlarsın diyor Mert'le Hakkı. Üf bee, ben daha yeni geldim be kardeşim, bi' huzur verin yahu! Gidip takım elbise almalıymışız, annem bir de bunu tutturdu. Aman ya, ne sıkıcı işler bunlar!</div>
<div>
Haydi, ben içeri gidip iki bira içeyim, bi TV karıştırayım. Bizimkiler yatmıştır artık.</div>
<div>
T.</div>
Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-87496187205870100682019-10-31T15:59:00.002+03:002019-10-31T16:02:56.749+03:00Bir takım kıyafetlerin ciddiyet kılığı giydirdiği bir delinin güncesi - 4. Gün23 Mart 2007<br />
<br />
<div>
Aslı'cım,</div>
Bugün biraz sarhoşum, aslında yazmayacaktım çok uykum var diye ama, hadi dedim, dün de yazmadın Taner. Al eline kalemi...<br />
Mert'le içtik bu akşam, malum Cuma akşamı ya, yarın iş yok filan diyerekten. Hoş, bana hangi gün iş varsa! Neyse, başımla beraber midem de dönecek galiba, üzerine kusmayayım.<br />
Yazarım sonra detayları<br />
Öptüm seni<br />
T.Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-69737507798163923902019-10-31T15:58:00.004+03:002019-10-31T16:02:34.917+03:00Bir takım kıyafetlerin ciddiyet kılığı giydirdiği bir delinin güncesi - 3. Gün21 Mart 2007<br />
<br />
<div>
Sevgili Aslı,</div>
<br />
<div>
Bu CV hazırlama işini hiç sevmedim ben. Yalandan bir tarif resmen. Beni bitirdiğim okullarla not ortalamamla falan nasıl tanıyıp "Bu adam işimize yarar" diyecekler, hala aklım kesmiyor ama bakalım yaptık yolladık işte bir yerlere. Bu annemle babamın dırdırları olmasa ben biliyorum ya yapacağımı, uzağa da gitsem ola ki bir gün dönecek olsam bir şekilde fitil fitil burnumdan getirirler hiç acımadan ondan gözüm yemiyor. Yaşlandım diyorum ya, işte al bir emare daha! Gençken olsa halbuki bu dırdırları sallamaz bildiğimi okurdum. Geri dönünce de azarımı yer - ama bir kulağımdan girip ötekinden çıkacağı için -hiç sallamaz, gider üstüne bir sigara tellendirir unuturdum söylenenleri. Ama şimdi içime dert oluyor söyledikleri şeyler. Bir çeki taşı olup yüreğime oturuyor. Vay anam vay! Annem okusa bu yazdıklarımı ağlar yeminle! İki gözü iki çeşme olur da, İstanbul'un barajlarını doldurur namussuzum ki... Neyse, böyle duygusala bağlayınca da çöreklendim kaldım buraya. Paşa paşa CV hazırlamaya çalışıyorum. Yalan ki ne yalan!</div>
Haydi, CV'ye döndüm ben.<br />
Taner.Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-68935098767033439932019-10-31T15:57:00.002+03:002019-10-31T16:02:15.367+03:00Bir takım kıyafetlerin ciddiyet kılığı giydirdiği bir delinin güncesi - 2. Gün<div>
20 Mart 2007</div>
<br />
Sevgili Günlük,<br />
Sana "Sevgili günlük" demeyi sevmedim, sana bir isim koyacağım ben. Tercihin var mı, serbest takılayım mı? Şimdi erkek ismi versem yarın bi' gün okuyanlar "ibne miymiş lan bu, ne böyle her gün her gün "sevgili Levent"" falan derler o yüzden sana kız ismi koyacağım alınma hiç. Ama güzel bir kız ismi bak, erkek gibi sağlam bir kız ismi: "Aslı" Evet, senin adın "Aslı" olacak sevgili günlük. Bugün bu işi hallettik ya, yarın yazarım bir şeyler...<br />
Kaçtım ben.<br />
<br />
<div>
Taner.</div>
<br />
<div>
Not: Dün ezdim tabi Hakkı ile Mert'i, şampiyonun kim olduğunu hatırladılar.</div>
Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-15528962968012173642019-10-31T15:55:00.000+03:002019-10-31T16:01:56.635+03:00Bir takım kıyafetlerin ciddiyet kılığı giydirdiği bir delinin güncesi - 1. Gün<div>
19 mart 2007 <br />
<br />
<div>
Sevgili günlük,</div>
<br />
<br />
<div>
Niye "sevgili günlük" diye başlanır hiç bilmiyorum. Bu benim ilk günlüğüm, nasıl başlamalı bilmiyorum o yüzden pek. Küçükken bir günlük okumuştum, hani şu İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi'lerin öldürdüğü bir kızın tuttuğu günlük vardı ya, onu. O zaman edebiyat öğretmeni hayatlarımızı düzene sokmak, kendimizi iyi ifade etmek için günlük tutmanın faydalı olacağını söyler dururdu. Yapmadım elbette. Ama galiba bir yerlerden "kendimi ifade etmeye başlama"mın zamanı geldi. Hazır mısın? İşte başlıyorum o zaman.</div>
<br />
<br />
<div>
Hmmm, nasıl başlasam?? Kendimi tanıtayım bari önce.</div>
<br />
<br />
<div>
26 yaşındayım kayıtlara göre. Ama bana sorsan 57 yıl 10 ay ve 13 günlüğüm şu anda. O kadar çok şey yaşadım ki, buradan Bursa'ya yol olur. Okul bitene kadar yaptığım serseriliğin - anne babama göre serserilik o aslında, ben çok eğlendim, çok da mantıklıydı bence hepsi. - haddi hesabı yok. O arada da pek çok şey yaşadım, epey yaşlandım tabi. Fakat işte kafa kağıdındaki tarihi dört işleme tabi tutarsak, 26 çıkıyor. Neyse, okul çok eğlenceliydi ama gel gör ki, bitti işte. Askere yolladılar beni apar topar. Nasıl oldu anlamadım. Galiba bizimkiler ketenpereye getirdiler beni. (Böyle tumturaklı eski lafları kullanmaya da bayılırım hani, malum 57 küsür yaşındayım, azıcık eski laflar olursa dilime dolanmış, hoş göreceksin. Olmadı, bir sözlük alırız sana!) Ne olduğunu anlamadan askerlik başvurusu yapmış bulundum. Bir de baktım ki "en büyük asker bizim asker" kalabalığının ortasında kışla yolunu tutmuşum. Allah'tan bu da bitti bir şekilde ve babamın deyimiyle "gerçek dünyaya atılmaya" hazır ve nazırım.</div>
<br />
<br />
<div>
Aslında anneme bakarsanız "daha tuz çuvalı boynuma geçmemiş". Evlenip - barklanmam gerekiyor bu deyimin vücut bulması için. Ama benim daha hiiç niyetim yok. Hayatımı yaşamalıyım ben. Daha yapacak çok şey, gidilecek çok yer, aşık olunacak çok güzellik var. Bütün bunlardan bir annem istiyor diye vazgeçecek değilim. Neyse ne, beklesin, hep onların istediği mi olacak? </div>
<br />
<br />
<div>
Şimdi askerden döndüm ya, bir de işe girmem lazım. Sıra bunda çünkü. Bu kerat cetvelini de kim yazdıysa, elime bir geçirsem! Ne var sanki, biraz rahat bıraksalar, şöyle bir sırt çantamı pasaportumu alıp dünyayı gezsem? Karnım acıkınca bulaşık yıkayıp, çakmak satıp para kazansam karnımı doyurup, gezsem??? Ama işte buna da karışıyorlar elbet. Ve bu yüzden iş başvuruları yapmaya başladım iki gündür. Bu CV hazırlama işi falan da komik bi' iş aslında. O kağıt parçasında yazanlara göre beni işe alacak adamın vay haline! Evet, ODTÜ İşletme mezunuyum. İngilizcem çok iyi, bir de Almanca'm var. Ama orada yazmıyor ki, bu adam yerinde durmayı sevmez, bıraksalar dağ, bayır gezecek diye... Artık paşa gönülleri bilir, ille de beni işe alacaklarsa, ben daha ne diyeyim? Maaşım yüksek olsun lütfen!</div>
<br />
<br />
<div>
Şimdi kaçıyorum "sevgili günlük" çocuklar bekliyor, bowlinge gidip hepsini bir ezeyim de - ne zamandır - şampiyon kim - unutmuşlardır - hatırlasınlar.</div>
</div>
Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-14086976833438863322018-10-23T18:29:00.001+03:002018-10-23T18:29:28.406+03:00Az<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 3.55pt; text-align: left;">
<span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 12pt;"><b>Yazan:</b> Hakan Günday</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 3.55pt; text-align: left;">
<span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 12pt;"><b>Yayınevi: </b>Doğan
Kitap /</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt;"> </span><span style="color: windowtext; text-decoration-line: none;">Roman Dizisi</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 12pt;">360 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 20 cm </span></div>
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><div style="text-align: left;">
<span style="font-size: 12pt;">İstanbul, 2011, 1. Basım</span></div>
<!--[if !supportLineBreakNewLine]--><br />
<!--[endif]--><o:p></o:p></span><br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sevenlerine karanlık sokakları anlatır Hakan Günday, acıyı, öfkeyi, kanı…
Hep kötülüğü kelimeye döker sanılmasın böyle söyleyince. Aslında insanı
anlatır. Çaresizliğini, yalnızlığını, korkularını… Mutluluk için verilen
uğraşları… Kısacası, Hakan Günday hayatı anlatır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hakan Günday Cahit Sıtkı’ya göre yolun yarısını buldurmuştur belki ama
yazacağı daha çok şey olduğunu düşünen pek çok seveni var. Yeni kitabı <i>Az</i> da bu dumanı üstünde tüten bir roman
deyim yerindeyse. Bana sorarsanız gittikçe yerli yerine oturan, eşsiz üslubuyla
tadına doyulmayan bir roman üstelik. Pekiyi, ne anlatıyor bu roman? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">11 yaşında bir tarikat şeyhinin oğluyla evlendirilen korucu kızı Derdâ ile
hapisteki bir gaspçının aynı yaştaki oğlu "mezarlık çocuğu" Derda’nın
hayatlarını anlatıyor. İkisinin de hayat boyu uğradıkları bir nevi felaketlerin
– aslında hayatın kendisi bu Hakan Günday’a göre – bu iki çocuğu kırk yıl
boyunca her tür şiddetle yontup birbirlerine hazırlayışını anlatıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İlk bölümünde Derdâ’nın gözünden büyüyen – küçülen – sonra yine büyüyen
dünyayı okuyoruz. Arka sokaklarda yaşandığını düşündüğümüz tüm kötülükler,
cinsel suçlar, sapkınlıklar, dayak, tecavüz, gasp, uyuşturucu, fuhuş, tek tek
önümüze düşüyor ama kafamızı çevirip kaçamıyoruz, okumaya devam ediyoruz. Bir
çocuğun sarsak, ürkek hayallerinin nasıl kaybolduğunu göre göre elimizde
olmadan çeviriyoruz belki sayfaları. Sonra onun kurtuluşu yeni bir sayfa açacak
sanıyorken önümüzde, başka bir çocuğun Derda’nın hikayesi başlıyor. Yine korku,
yine acı… İlerledikçe sayfalar, Oğuz Atay uzatıyor satır aralarından başını.
Önce yavaş yavaş sezdirmeden görünürken, sonra ulu orta önümüzde dikiliveriyor.
Ve belki de esas o zaman Araf’ta bekleyen okuyucularını da çekiveriyor
öyküsünün içine. “Korkuyu Beklerken”i düşündürüp gülümsetiyor, Oğuz Atay’ı
düşündürüp hüzünlendiriyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kitabın soru işareti yaratan bir tarafı içindeki tesadüfler… Dünyanın küçük
oluşuna inanmak için mi bu kadar çok tesadüf var romanda, yoksa zaten gerçekten
öyle olduğu için mi? Ben içinden çıkamadım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hakan Günday giderek sadeleştirdiği dili ile kelimelerin yükünü azaltıp,
kahramanları yükleriyle çıplak bırakıyor. Her ne kadar eskiye nazaran daha
sakin bir üslup kullanmış olsa da – bence – yine de okurken kahramanların
öfkesini suratınıza çarpmayı beceriyor. Hal böyle iken, bu kitabı sakin sakin
dinlenmek için kitap okumayı düşünenlere, deniz kenarında tatil keyfine
gitmişken okuyacak kitap arayanlara tavsiye etmiyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ama eğer dışarıda yaşanan hayatın görmediğimiz yüzlerini okumaktan
korkmayan, sorgulayan, kurcalayan, rahatsız olan, rahatsız edenlerdenseniz;
işte o zaman sizlere bu kitabı tavsiye ediyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ve tıpkı romanda olduğu gibi, romanın içinden, ben de soruyorum:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt;">“Ben buradayım sevgili
okuyucu, peki ya sen neredesin?”*</span></span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">*Oğuz Atay.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 14.85px;">** Ekim 2011 HKMO İstanbul Bülten'inde yayımlanmıştır.</span></span></div>
Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-72882400798372159952018-10-23T18:26:00.000+03:002018-10-23T18:26:01.517+03:00Kafes<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<b style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span lang="TR">Yazan: </span></b><span lang="TR" style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Mario Fratti</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><span lang="TR">Çeviren: </span></b><span lang="TR">Özcan Özer<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><span lang="TR">Yöneten: </span></b><span lang="TR">Ali Gökmen Altuğ<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><span lang="TR">Dramaturgi: </span></b><span lang="TR">Hilmi Zafer Şahin<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><span lang="TR">Sahne Tasarımı: </span></b><span lang="TR">Aysel Doğan<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><span lang="TR">Işık Tasarımı</span></b><span lang="TR">: F. Kemal Yiğitcan<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><span lang="TR">Kostüm Tasarımı:</span></b><span lang="TR"> Aysel Doğan<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><span lang="TR">Efekt:</span></b><span lang="TR"> Ersin Aşar<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><span lang="TR">Oyuncular:</span></b><span lang="TR"> Caner Candarlı, Esra Ede, Hikmet Körmükçü,
Mert Turak, Murat Taşkent, Senan Kara Tutumluer, Tolga Coşkun, Yalçın Avşar<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Aslında hepimiz birer kafesin içinde değil miyiz? Oyun başlarken dile
gelen ilk cümle buydu sahneyi gördüğümüzde… Sahnenin yarısını kaplayan bir
kafes ve onun içinde dışarıda yaşanan hayata sırtını dönmüş bir adam. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Mayıs 2009’da ilk kez sahnelediği bu oyun
İtalyan yazar Mario Fratti’nin ses getiren oyunlarından biri. Yönetmeninin de
şehir tiyatrolarında yönettiği ilk oyun. Sahnede, yaşı göz ardı ederek, genç
bir ekibin olduğunu görüyoruz. Oyuncuların çoğu sizi gerçekten o karakter
olduğuna ikna ediyor çabucak. Sahne düzeni – dekor konusunda coşkulu bir
yorumda bulunamam ancak müzik ve oyunculukları çok başarılı bulduğumuzu
söylemeden de başlamak olmaz oyundan bahsetmeye…<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Dünyadan, yaşamın ve bireylerin yozlaşmasından, insanların
ikiyüzlülüğünden, her şeyin çıkarlara dayalı olmasından bunalan Christiano, tüm
bunları protesto etmek, bu sevmediği hayattan uzak durmak için evin ortasında
yaptığı bir kafese kapatmıştır kendini. Sürekli okuduğu ve hatta ezbere bildiği
Anton Çehov’un yapıtlarından yola çıkarak, gündelik yaşamın her anının
anlaşılabilir – anlam kazanabilir olduğuna inanmakta, hayatın her yerini
Çehov’la öngörülebilir kabul etmektedir. Ve elbette ki bu durum “dış dünya”daki
insanların kendisini “deli” zannetmesine yol açmaktadır. Kadınlardan, aşktan, gündelik
sorunlardan, paradan, dünyevi çatışmalardan uzak kalmaya çalışan Christiano, aynı
evde yaşayan ağabeyi Pietro’nun mutsuz bir evlilik sürdüğü Chiara’ya ilgi
duymaya başlar. Onu kafesten çıkarmak için o zamana kadar çaba gösteren Anne,
bu “duygusal” ilişkiyi gözlemesi sonucu, kararını değiştirir, kafesin
anahtarını sürekli ondan uzak tutmaya ve Christiano’nun kız kardeşiyle birlikte
onları kollamaya başlar.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Oyun hemen her zaman çevremizde gördüğümüz o yalnız, kendini ahlaki
çöküntülerle sarılmış hisseden insanları anlatıyor biraz. Hepimizin bir kere
aklından geçmiş olan sözüm ona “çok doğru, çok dürüst” insanlarda bile var olan
o ikiyüzlülüğe kafayı takmış bir adamı anlatıyor. Çocuklarına verdikleri
öğütleri kendileri tutmayan anne – babaları, başkalarında ayıp saydıkları
davranışları kendi sevdiklerinde haklı sayanları (yahut en azından bir bahane
ile temize çıkaranları) kafanıza takanlardansanız siz de, kafesteki adamı
anlamaya bir adım daha yakın oluyorsunuz. Oyuna 1 – 0 önde başlıyorsunuz yani…
Oysa oyun ilerledikçe bütün bunların farkında olmanın, kafayı bu tarz olaylara
“takmanın” kendimize duvarlar ördüren, bizi “iç”imize çeken güç olduğunu
anlıyorsunuz. Bu durumda hayatla skorunuz eşitleniyor, 1 – 1 oluyorsunuz. Sona
doğru ilerledikçe aynı dili konuştuğumuz insanları, “bizim gibileri”,
etrafımıza toplamanın; kendi benzerini aramanın hayatın en temel gerçeği
olduğunu görüyorsunuz. Her şeye rağmen “biz” olmanın “ben” olmaktan daha çekici
olduğu su götürmez gerçek. Ama işte belki de en ince ayrıntısı burada oyunun: Öylesine
yalnızlaşmış ve kabuğuna çekilmiş olunca insan, diğerlerini o “biz”e katma
çabası öyle ağır basıyor ki, bazen sadece bu yalnızlığı delmek için “olmaz”ları
oldurmaya çalışıp bir kez daha hayal kırıklığına uğrayabiliyorsunuz. Üstelik
öylesi bir kırık oluyor ki bu kez, ne kadar yapıştırmaya çalışsanız tutmuyor,
tutunamıyorsunuz.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Öte yandan bir de “dış”ı var bu “iç”in. Bir süre sonra kendinizi içine
hapsettiğimiz o duvarlar – kafesler, öylesine “normal” geliyor ki etrafınızdaki
insanlara, gün gelip siz o kafesten çıkmak istediğinizde, bunun sizin hakkınız
değil, onların size bir lütfu olacağını düşünüyor ve önünüze bir set de onlar
çekiyorlar. Artık o duvarı da geçmek zorundasınız kendi koyduğunuz duvarlardan
başka. Skor 1 – 2 oluyor, yeniliyorsunuz. <o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Oyun biterken kendinizle çokça hesaplaşmış ve aklımızda bir soruyla
kalkıyorsunuz ayağa: “Aslında hepimiz kendi yarattığımız birer kafesin içinde
değil miyiz?”<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<span style="background-color: white; color: #333333; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">* Ocak 2010 HKMO İstanbul Bülten'inde yayımlanmıştır.</span></span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-46157595065685302812018-10-23T14:56:00.001+03:002018-10-23T14:56:34.451+03:0011'e 10 Kala<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMCUyZIq7irKv9B4xMZOUhZcNWDIal9l-1dwZL5f1FALDfM85xcdlfLo9oCYDCjFJ9rhAS5CtT6TGCm9x6C5CO9D64qUCnOhA4elLfCkgFBOXNl5mwmlus56qX8yhcZZQesQaC/s1600/3914742467_7b770bcf3e_z.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="640" data-original-width="447" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMCUyZIq7irKv9B4xMZOUhZcNWDIal9l-1dwZL5f1FALDfM85xcdlfLo9oCYDCjFJ9rhAS5CtT6TGCm9x6C5CO9D64qUCnOhA4elLfCkgFBOXNl5mwmlus56qX8yhcZZQesQaC/s320/3914742467_7b770bcf3e_z.jpg" width="223" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;">Yönetmen:</span></b><span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;"> Pelin Esmer<br />
<b>Senaryo</b>: Pelin Esmer<br />
<b>Görüntü Yönetmeni:</b> Özgür Eken<br />
<b>Yapım:</b> 2009, Türkiye / Almanya / Fransa,
100 dk. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;">Yapımcı:</span></b><span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;"> Nida Karabol
Akdeniz, Pelin Esmer, Juliette Sol, Tolga Esmer<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;">Oyuncular:</span></b><span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;"> Nejat İşler, Mithat Esmer,
Tayanç Ayaydın, Laçin Ceylan, Savaş Akova, Sinan Düğmeci<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bazı
olaylar vardır ki, nerede başlamıştır bilinmez, nerde bittiği bilinmez. Hangisi
öncedir, hangisi sonra, bilinmez. İlk ne zaman biriktirmeye başlar insan o
defterleri, hatırlamaz çoğu zaman… Renk renk kalemler nasıl dizilmiştir sıra
sıra, hatırlanmaz… Bazen ama, iş büyüyüp çığırından çıkınca, her şey üst üste
birikse bile geriye kalanlar sadece ve sadece hatıralar olur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;">Koleksiyon
yapmak bazı insanlar için sadece hobi iken bazıları için ise hayatının temellerine
yürür, her yanını sarar. İşte Mithat Bey’de de böyle olmuştur. Emniyet
Apartmanı’nın dördüncü katında tek başına yaşamaktadır Mithat Bey. Koleksiyonu
uğruna karısından, hayatından vazgeçmiş, yeni bir hayat oluşturmuştur
kendisine. Ev, onun için bir yaşam alanından çok, oluşturduğu değişik
koleksiyonlarını sakladığı bir yere dönüşmüştür. Her zaman koleksiyonlarını
karşısına çıkan her türlü tehdide karşı korumayı başarmıştır. Karısına,
kardeşlerine, yeğenlerine… Koleksiyonuna eklenecek en küçük bir parça için
İstanbul’un her noktasına gitmeye hazırdır. Öylesi bir aşktır onun
koleksiyonlarına duyduğu…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;">Ali ise
köyünden kalkıp ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmiş ve Emniyet Apartmanı’nda
kapıcı olmuştur. İstanbul, Ali için apartmandan ve apartmanın çevresinden
oluşmaktadır. Kızı kapıcı dairesindeki rutubet yüzünden astıma yakalanınca,
yaşama koşulları iyileşinceye kadar ailesini köye geri göndermiştir ve yalnız
başına kalabildiği zamanlarda bu apartmandan kurtulmayı düşlemektedir. Apartmanın
diğer sakinleri ise hem deprem endişesi, hem de daha değerli bir eve sahip olma
arzusuyla binayı yıkıp yerine yenisini yaptırmanın yollarını aramaktadır. Onlar
bugünü yaşamaktadır. Yarın için yaşamaktadır. Mithat Bey ise sadece
koleksiyonları için…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bu taşınma
– yıkım hikayesi Mithat Bey ile Ali’yi bir yolda buluşturur. Mithat Bey her ne
kadar taşınma gerçeğini kabullenmese de, koleksiyonlarının zarar görmemesi için
onları korumaya – kutulamaya, sınıflandırmaya, kaldırmaya – karar verir ve
bunun için de Ali’nin yardımına ihtiyaç duymaktadır. Ali ise yeni bir işin derdindedir
ve biraz daha fazla paranın… Farklı kaygılarla başlayan ilişkileri iki adamın
giderek yakınlaşmasına sebep olur. Birbirlerinin kaderlerini hiç farkında
olmadan değiştirmeye başlarlar…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;">“11’e 10
Kala”, “Oyun” adlı belgeseliyle uluslararası üne kavuşan Pelin Esmer’in ilk
uzun metrajlı filmi. Film “16. Uluslararası Altın Koza Film Festivali”nde “En
İyi Senaryo Ödülü”nün sahibi oldu ve aynı zamanda “En İyi Film Ödülü”nü “Köprüdekiler”
ile paylaştı. “İstanbul Film Festivali”nde “Jüri Özel Ödülü”nü aldı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;">Pelin
Esmer'in bu ilk filmi, daha önce “Koleksiyoncu” adlı kısa filmine de konu
ettiği amcası üzerine kurulu. Mithat Bey’in alışkanlıkları hastalıklı da olsa,
bir hayat çizgisini – ki bize çok da garip gelmeyen bir hayat çizgisini –
gösteriyor. Ali’nin davranışlarında ise, her an her yerde çokça gördüğümüz
yozlaşmaktaki insanın ipuçlarını görüyoruz. Koleksiyon Mithat Bey için her
şeyken, Ali bu kadar yakınında durmasına rağmen, onun esas değerini anlayamaz,
anlarız bunu. Koleksiyonun eksiklerinin tamamlanmasının önemini kavrayamaz bir
türlü. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;">Böylece “Eksik” diye tanımlanan şeylerin, “neye göre, hangi
koşular altında” eksik olduğunun altını çizerken görürüz Ali’yi, kendisi hiç de
farkında değilken üstelik… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;">Ve “yalnızlık”
gelir bazen. Gitmez… Kalır. Yalnızlığa ortak edinilen sessiz sedasız dostları
olur o zaman insanın. Gazeteleri, radyosu, kasetleri, kitapları, oyuncakları,
kâğıtları, kalemleri, içkileri… Kendisini azıcık da olsa anladığını sandığı
insanlar olur bazen bir de. Ama yazık ki, yalnızlık gelmiştir, gitmez. O
insanlara gelirsek eğer, onlar size eksiklerinizi verip sizi daha çok
eksilterek giderler. Yalnızlık? Gitmez o, kalır…<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;">Farklı bir
Türk sineması örneği izlemek isteyenlere “11’e 10 Kala” tavsiye olunur. Bir
dahaki sefere kadar, keyifle…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; text-align: justify;">* Kasım 2009 HKMO İstanbul Bülten'inde yayımlanmıştır.</span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-31787056996253157022018-10-23T14:51:00.001+03:002018-10-23T14:53:01.207+03:00Mamut<div class="MsoNormal">
<b style="text-align: justify;"><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Yönetmen :</span></b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif; text-align: justify;"> Lukas Moodysson</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Senaryo: </span></b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Lukas Moodysson<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Yapımcı:</span></b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Oyuncular: </span></b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Michelle Williams, Gael García Bernal, Thomas McCarthy,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Sophie Nyweide, Marife Necesito<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Görüntü Yönetmeni:
</span></b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Marcel
Zyskind <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Müzik:</span></b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Yapım :</span></b><span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;"> 2009, İsveç / Danimarka / Almanya ,
125 dk.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Kariyer her şeye yeter mi? Tüm eksikleri tamamlar mı
para? Çocuğunun büyümesini göremeyen bir
anne ne kadar zengin olabilir ki kazandıklarıyla? Sevdiklerinden uzakta bir
adam ne kadar yaşayabilir, dikkatini hep uzakta kalanlara vererek?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Tom ve Ellen, New York’ta yaşayan, varlıklı ve başarılı
bir çifttir. İkisi de ayrı ayrı başarılıdır, bir de kızları vardır: Jackie.
Tom, bir oyun sitesinin yaratıcısıdır, etrafındakilerin deyimiyle “bir dahi”.
Ellen ise bir cerrah. Jackie astronomiye düşkündür, gezegenlere, toz ve gaz
bulutlarına. Ama bütün bunlara olan ilgisini en çok paylaşabildiği kişi
bakıcısı Gloria’dır. Gloria ise çocuklarını Filipinlerde bırakıp Amerika’ya
para kazanmaya gelmiştir. Çocuklarını rahat ettirmek için, onlarla birlikte olmaktan
vazgeçmiş, çocuğuyla birlikte vakit geçiremeyen bir başka kadının, Ellen’in
çocuğuna ikinci bir anne olmuştur. Tom Tayland’a bir iş gezisine gidince ve
gezi hesapta olmayan bir şekilde uzayınca herkesin hayatındaki o yavaş ama
önemli, değişim gözler önüne serilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Ellen kızının kendisinden çok bakıcısı ile vakit
geçirip ona bağlandığını anlar. Öte yandan kızıyla daha fazla vakit geçirme
şansı da yoktur Ellen’in. Garip bir şekilde Gloria’yı kıskanır. Oysaki Gloria
Filipinlerdeki çocuklarının özlemiyle elinden gelenin en iyisini yapmaya
çalışmaktadır. Her gece çocuklarından uzakta uyuyan bir annedir o da sadece,
ama bir başka kadının yanında, o kadının kendi çocuğundan daha yakını olarak...
Tom ise Tayland’da yaptığı gezide tüm bu koşturmacaların hayatlarımızı ne kadar
hızla harcadığını kavrar. Belki biraz daha hayatın tadını çıkarmayı öğrenir,
biraz daha durup bakmayı, yaşamayı. Ancak her yeni öğrenilen bir kapıyı çekip
çıkmak gibidir hayatta. Bir daha geri dönmemek üzere çıkılan bir kapıyı…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">
Şimdilik sadece 28. İstanbul Film Festivali izleyicileriyle buluştuysa da yakın
zamanda gösterime girmesini umut ettiğim bu film, <span class="apple-style-span">Daima
Lilya ve Yüreğimde Bir Delik adlı çalışmalarıyla İsveç sinemasının dünyada
adını en çok duyuran yönetmen </span>Lukas Moodysson’a <span class="apple-style-span">ait. </span>Mamut, yönetmenin tanınmış oyuncularla,
yüksek bütçeyle ve İngilizce çektiği ilk film. <span class="apple-style-span">Üç
farklı kıtada, üç yıla yakın bir sürede çekilen film, bugüne kadar çekilmiş en
büyük çaplı İsveç filmleri arasında gösteriliyor.<o:p></o:p></span></span><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Gündelik hayatı, pek çoğumuzun içine düşüp mücadele
ettiği o çılgın koşturmacayı anlatıyor film. Hepimizin yaşadığı sabah erken
kalkmaları, sevdikleriyle vakit geçirememeyi, durup düşününce neyi neden
yaptığını karıştırmayı… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Hep yarına ertelediğimiz şeylere vurgu yapıyor film.
Sevdiklerimizle vakit geçirmeyi, birlikte yıldızları seyretmeyi mesela,
sevdiklerimiz için – buna kendimiz de dâhiliz – yemek yapmayı, bir tatile – o
olmadı bir yürüyüşe – çıkmayı nasıl sürekli ertelediğimizi görüyoruz ekranda.
Hani o bütün şiirlerde okuduğumuz hayatı ıskalamayı anlatıyor, hep ötelediğimiz
hayatımızı gösteriyor bize. Belki de çok basit bir noktaya dikkat çekiyor
aslında hepimizin sıkça unuttuğu: Her seçiş bir vazgeçiştir*, ve seçtiklerimiz
kaybettiklerimizin yerini doldurmayabilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">“Ne seçtiğinize dikkat edin, seçiminiz
vazgeçtiklerinize değsin” diyor bence film ve ekran kararıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">Keyifli seyirler…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;">* Blaise Pascal.<o:p></o:p></span><br />
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;"><br /></span>
<span lang="TR" style="font-family: "times new roman" , serif;"><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 14.85px;">* Mayıs 2009 HKMO İstanbul Bülten'inde yayımlanmıştır.</span></span></div>
Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-4340160498992789792018-10-23T14:35:00.000+03:002018-10-23T14:35:05.470+03:00Devrim Arabaları<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOWQyUj7MxJll2Olz-7Si7QWxp_iq7QWUE9oruxjlR_SrDyJCdSKNSWnMPr9t9GAC2qZpYvvV3CGXTGiBLcBS6fzWPtQ3iQsE0rWOw6ZFw4eUmlmygk0D8fc-E8MsuWByHgKpB/s1600/2967399956_90771cf6d1_z.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="640" data-original-width="444" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOWQyUj7MxJll2Olz-7Si7QWxp_iq7QWUE9oruxjlR_SrDyJCdSKNSWnMPr9t9GAC2qZpYvvV3CGXTGiBLcBS6fzWPtQ3iQsE0rWOw6ZFw4eUmlmygk0D8fc-E8MsuWByHgKpB/s320/2967399956_90771cf6d1_z.jpg" width="222" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span lang="TR">Yönetmen:</span></b><span lang="TR"> Tolga Örnek</span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span lang="TR">Senaryo:</span></b><span lang="TR"> Tolga Örnek, Murat Dişli<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span lang="TR">Oyuncular:</span></b><span lang="TR"> Taner Birsel, Ali Düşenkalkar, Halit Ergenç, Sait Genay, Altan Gördüm,
Vahide Gördüm, Seçil Mutlu, Serhat Tutumluer, Onur Ünsal, Uğur Polat, Selçuk Yöntem, Cengiz Bozkurt, Levent Can,
Altan Erkekli, Haluk Bilginer<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span lang="TR">Yapımcı:</span></b><span lang="TR"> Türker Korkmaz<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span lang="TR">Görüntü
Yönetmeni:</span></b><span lang="TR"> Hasan Gergin<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span lang="TR">Müzik:</span></b><span lang="TR"> Demir Demirkan<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span lang="TR">Yapım:</span></b><span lang="TR"> 2008, Türkiye </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR">Siz, hiç, bir umuda
gün saydınız mı? İmkansıza varmak isterken vakit hem çabuk geçmesin, hem de
kanatlanıp uçsun istediniz mi? Siz, hiç, bir şeye inandınız mı?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR">Sene 1961. Kendi
boyunu ölçmeye çalışan ülke, Türkiye, bir Otomotiv Kongresi’nde yerli üretim
bir otomobil yapma kararı alır. Karar dediğimiz, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal
Gürsel’in verdiği emir... Bu yapım işi TCDD işletmesine verilir, ancak maddi
imkansızlıkların, inançsızlıkların yanında bir başka sorun daha vardır: Süre.
Cemal Gürsel otomobilin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na yetişmesini ister. İşte
Devrim’in hikayesi böyle başlar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR">130 günlük bir
maceradır yaşanan, ama bir ömür boyu hayatlarının mihenk taşı olarak – buruk da
olsa – gururla içlerinde taşıyacakları bir 130 gündür bu, Devrim’i yapan o
mühendisler için. Eskişehir’de Cer atölyesinde hayatların birbirine
perçinlendiği bir yolculuk olur bu 130 gün. Umutsuzların, kötümserlerin,
telaşlıların, küskünlerin, romantiklerin, görmüş geçirmişlerin, çiçeği burnunda
hayallerinin peşinde koşanların... Hepsinin birleştiği yerdir Devrim. Geceyi
gündüze katıp, zamanı koşarken; her zaman kalplerinde taşıyacakları anıları
biriktirirler, hayatı öğrenirler; yanılmayı, direnmeyi, yılmamayı,
çaresizliği... <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR">Ellerinde araba
yapmak için ne bir makine, tesisat ne de yeterli para, eğitim, zaman vardır.
Bir umutları, bir inançları, bir de içlerinde o “olana bitene kafa tutan”
inatçı çocuklar... Bu imkansızlıkların yanında bir de “çar çur edilen paranın”
müsebbibi görülmeleri, inançlarında yalnızlıkları işleri iyice
zorlaştıracaktır. Ama bu insanlar, pes etmeyecek ve Devrim’i yaratacaklardır
hiç yoktan.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR">Oyuncuların her
biri – incelikle – bir kesimini yansıtıyor toplumun. Genci, yaşlısı,
mükemmeliyetçisi, kötümseri, okumuşu, alaylısı, kibarı, kaba – sabası,
idealisti, umudunu tüketmişi... O zamanları hiç yaşamadım elbet ama tahminim,
zamanın soluğunu oldukça iyi verdiği bize. O işçi tulumları, takım elbiseler,
kravatlar, şapkalar, sigaralar, sokaklar, dükkanlar... Hepsi o zamana
inandırıyor insanı, 1960’ların Türkiye’sinde bir atölyede yaşıyorsunuz o yüz
onbeş dakikayı...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR">Sene 2008. bir
zamanların “toplu iğne bile üretemeyen” Türkiye’si çok yol aldı. Şimdi ürettiği
pek çok şey var bu ülkenin; ama hala üretemediği umut, inanç. Gökyüzünün mavi
olduğuna, iki kere ikinin dört ettiğine inanıyor da; hala, hala kendine
inanmıyor. – Belki de inanmak istemiyor, ta o zamanlardaki gibi. Ya da sırf o
kendine has cevvalliğinden, küreselleşme, dünyaya açılma ile kendini
geliştirme, kendine inanma, önce kendine güvenip yaratamaya üretmeye çalışmanın
arasındaki o ince çizgiyi, o paha biçilmezliği gereğince değerlendiremiyor. Neticede
jiletten jete her şeyi üretse de, kendine inanmayı, güvenmeyi, birbirine destek
olup önüne açmayı çoğu zaman pek beceremiyor hala.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR">Ekran kararıyor,
müzik duyuluyor yeniden, oyuncuların, yönetmenin, ışıkçının, çizerlerin, montaj
yapanların, makyözlerin... isimleri akıyor perdede. Ayağa kalkarken
koltuklarımızdan, hepimizin aklından inandıklarımız, hayal kırıklıklarımız
geçiyor belki. Sonra filme damgasını vuran o sözler: “Ya yaparsak?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR">Siz, hiç, bir umuda
gün saydınız mı? İmkansıza varmak isterken vakit hem çabuk geçmesin, hem de
kanatlanıp uçsun istediniz mi? Siz hiç her şeyin değişeceğini, emeklerinize
değeceğini düşleyip, sonunu bilmediğiniz bir yola girdiniz mi? Siz, hiç, bir
şeye inandınız mı?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR">* Kasım 2008 HKMO İstanbul Bülten'inde yayımlanmıştır.</span></div>
Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-82821694363346245842018-10-23T13:54:00.002+03:002018-10-23T13:54:46.359+03:00Ares<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kurbanının
kanı üstünde kurumuş bir mızrak tutuyordu elinde. Muzaffer gözlerle ileriye
bakıyordu. Herkes sadece kan için yaptığını zannederken her şeyi, o, biliyordu
uğruna savaştığı kan döktüğü sevdayı. İntikamdı o.<o:p></o:p></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj12YnmsxbdJXKjDmfimeoF0WZ7rMWn3z9BcEWeiD45YzJWqpMRRVbQSkqIeSoO8E88XucAK0VCb4pf5bZulSUxqSNZmYv3Hr_RXtirEWW1axPgIJQ7bOSc4G_S2cp2SEPp4dbX/s1600/Ares_Canope_Villa_Adriana.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="800" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj12YnmsxbdJXKjDmfimeoF0WZ7rMWn3z9BcEWeiD45YzJWqpMRRVbQSkqIeSoO8E88XucAK0VCb4pf5bZulSUxqSNZmYv3Hr_RXtirEWW1axPgIJQ7bOSc4G_S2cp2SEPp4dbX/s320/Ares_Canope_Villa_Adriana.jpg" width="160" /></a><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Yunan
mitolojisinde 12 tanrının arasında yer almasına rağmen adı çok geçmeyen bir
tanrıdır Ares. Savaş Tanrısı. Annesinin Hera, babasının Zeus olduğu bilinir.
Böyle bir çiftten doğacak çocuğun başka türlü olması mı beklenirdi bilinmez ama
hep bir kenarda sevilmeyen bir tanrı olmuştur. Bir başka söylenceye göre </span><span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Zeus'un
Athena'yı yaratmasına karşılık Hera'nın yer</span></span><span class="apple-converted-space"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"> </span></span><span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">yüzünü
tekmelemesi ile meydana gelen yarıktan çıkmıştır Ares. </span></span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Akbaba ve köpek kutsal
hayvanlarıdır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">G<span class="apple-style-span">enel inanışa göre b</span></span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">aba bir kardeşi Athena da savaş tanrıçası sayılsa da o
akılla savaşlara dâhil olduğu için Ares’ten ayrı tutuldu hep. Sevildi sayıldı
adına tapınaklar yapıldı. </span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Ares
ise Athena’nın aksine savaşları akıl ve mantık yoluyla değil, kaba kuvvet
ve güçlü askerlerle kazanılabileceğini savundu. Bu yüzden</span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">de
</span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ares için tapınak yapanlar, ona
saygı gösterenler sadece savaşçı bir millet olan Romalılar oldu. Hatta öyle ki
Romalılar Ares’i kendi ataları kabul ettiler. Ataları saydılar. <span style="text-decoration-line: none;">Roma</span>'nın
kurucusu <span style="text-decoration-line: none;">Romulus</span></span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">’</span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">un efsanevi babası olan <span style="text-decoration-line: none;">Merih</span> (Ares)
<span style="text-decoration-line: none;">Romalılar</span></span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"> </span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">tarafından ataları olarak benimsenmiştir. Ama kendisine
bu ihtimamı gösteren sadece Romalılar olarak kaldı tarihte. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Romalılar
tarafından Mars olarak bilinir ve cesur, yakışıklı, yiğit bir savaşçı olarak
resmedilir. Ancak bu ihtimam az önce de belirttiğimiz gibi sadece Romalılardan
gördüğü bir lütuftur. <span class="apple-style-span">Roma’da savaş tanrısı
olmaktan başka, tarım ürünleri ve hayvanlarında koruyucusuydu. İlkbaharın ve
savaş mevsiminin başlangıcı sayılan Eski Roma takviminde</span><span class="apple-converted-space"> </span><span class="apple-style-span">ilk</span><span class="apple-converted-space"> </span><span class="apple-style-span">ay</span><span class="apple-converted-space"> </span><span class="apple-style-span">olan
Mart, ona adanmıştı. Roma'da Mars'ın onuruna şenlikler yapılır yarışmalar
düzenlenirdi. Roma imparatorlarından Agustus Caesar, Julius Sezar’ın
katillerini yenilgiye uğrattıktan sonra aynı zamanda öç alma duygusunu
simgeleyen Mars için iki tapınak yaptırmıştı.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Roma’da
böylesine sevilen Ares Atina’da aynı muameleye layık görülmezdi. Aksine
Atina'da adam öldürenler ve dini suç işleyenler <span style="text-decoration-line: none;">Aeropagos</span> yani
Ares Tepesi olarak isimlendirilen bir tepede yargılanırdı. Ve Yunanistan başta
olmak üzere adına tapınak bulmak neredeyse imkânsızdı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Ares savaştan ve kan dökmekten hoşlanır.
Silâhlıdır; miğferi, miğferinin üstünde insana korku hissi veren bir sorgucu
vardır. Dövüşen savaşçıların arasına şiddetle atılır. Savaşçıları kırar
geçirir. Bağırdığı zaman savaş alanı baştanbaşa çınlar, dokuz bin kişinin nâra
attığı sanılır. İnsanların birbirlerine girmesini, dereler gibi kan akmasını
çok sever. Bu yüzden insanların kalplerine kin ve nefret sokar. Kör bir
cesarete ve olağanüstü bir kuvvete</span></span><span class="apple-converted-space"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"> </span></span><span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">sahip</span></span><span class="apple-converted-space"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"> </span></span><span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">olduğundan
kavgalara korkunç naralar atarak girer, kılıcını sağa sola savurur, durmadan
adam öldürür. Kana susayan bir tanrı olduğundan geçtiği yerlere ölüm ve felaket
saçar. </span></span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Ares’in
ayak bastığı yerlerde ot bitmez; onun girdiği ülkelere uzun yıllar bahar
gelmez. Hep kan ve gözyaşı götürür gittiği bütün ülkelere.<span class="apple-style-span"> Bu yüzden insanlar savaş tanrısını hiç sevmezler. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"><span class="apple-style-span"><br /></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKugTpAphfduy3GfBgp2t-DYrdul23b4uu7ipkSQTSZSPERVQAXWkDNHpBF-WAjQv3dtwvKq4k_yvrZAocvLlpUlyXI5knaRk5FBSuv0bvA2AACJYtRZBk4D8NgSYaoyf2O2JW/s1600/AresArgentinaMontemartini.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1065" data-original-width="740" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKugTpAphfduy3GfBgp2t-DYrdul23b4uu7ipkSQTSZSPERVQAXWkDNHpBF-WAjQv3dtwvKq4k_yvrZAocvLlpUlyXI5knaRk5FBSuv0bvA2AACJYtRZBk4D8NgSYaoyf2O2JW/s320/AresArgentinaMontemartini.jpg" width="222" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, sans-serif;">Savaş Tanrısı olup da
Truva Savaşı’na karışmamak olur mu? Olmaz elbet ancak diğer tanrı ve tanrıçalar
birlik olunca Truva’yı kurtarmaya cesur gözü pek Ares'in</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> de gücü yetmemiştir. Üstelik Ares’in </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Truva</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">savaşına karışması da</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Olympos</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">'un
tanrılarının hiç hoşuna gitmemiştir, özellikle de</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Hera</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">'nın.
Ares,</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Truva’nın</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">yanında savaşa katılıp</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Yunanlıları</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">öldürmeye başladığında eski bir defter
yeniden açılır.</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Truva</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">kralının çapkın oğlu</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Paris</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">, üç
güzeller yarışmasında</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Hera</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">'yı
değil</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Afrodit</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">'i
güzel seçmiştir.</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Truva</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">savaşının nedenlerinden biri de zaten
budur.</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Hera</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">,
doğrudan savaşa müdahil olmadan önce</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Zeus</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">'un
iznini ister.</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Zeus</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">,
karısının karışmasına izin vermez ama aynı yarışmanın diğer mağduru</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Athena</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">'nın
karışmasına izin verir. </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Athena</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">'da
Ares'ten en az</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Hera</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">
kadar nefret etmektedir. Savaşçılığıyla ünlü kahraman</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Diomodes</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">'e destek vererek
Ares'in üzerine saldırmasını sağlar. Ares, görmediği</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Athena</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">'nın
varlığını anlamadığı bir şekilde elinden mızrağı düştüğünde fark eder. Bu
fırsatı değerlendiren</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Diomodes</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">Ares'i yaralamayı başarır ve Ares</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span class="MsoHyperlink" style="font-family: Arial, sans-serif;">Truva</span><span class="apple-converted-space" style="font-family: Arial, sans-serif;"> </span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">savaş meydanından çekilmek zorunda
kalır. Sonrasında zaten Truva’nın çöküşünü bilmeyen yoktur.</span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Arial, sans-serif;">Hakkındaki öykülerden
biri oğluna ilişkindir.<span class="apple-converted-space"> </span> Aslen Trakyalı
olduğu söylenen tanrı,<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Trakyalılar</span></span>ı<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Amazonlar</span></span>a
karşı kışkırtır. Çıkan savaştan zevk alarak önüne geleni öldürürken kendisi
adına kafataslarından bir<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">piramit</span></span><span class="apple-converted-space"> </span>inşa
eden oğlu<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Kyknos</span></span>'un ölüm haberi gelir.<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Kyknos</span></span>,<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">piramidi</span></span><span class="apple-converted-space"> </span>tamamlamak üzeredir. Zirvede tek bir
kafatası için boş yer kalmıştır.<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Teselya</span></span><span class="apple-converted-space"> </span>kralının
kafasıyla zirveyi tamamlamayı düşünürken,<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Herkül</span></span>'ün oradan geçtiğini görür. Çıkıp<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Herkül</span></span>'e
meydan okur ve<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Herkül</span></span><span class="apple-converted-space"> </span>onu
öldürür. Bu haberi alır almaz savaş arabasına atlayan Ares, kendisini
kafatasından tapınakla onurlandıran oğlunun intikamı için<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Herkül</span></span>'ün
üzerine saldırır. Ancak Herkül tarafından alt edilir. Sert geçen kavganın
ardından Herkül bariz bir üstünlük kazanarak Ares'i kaçmak zorunda
bırakır. <o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Arial, sans-serif;">Bir başka söylencede
ise bir küpe hapsedilir. Günlerden bir gün <span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Olympos tanrıları</span></span>
ziyafetteyken müthiş gürültülerle ayağa fırlarlar. Bir türlü<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Olympos tanrıları</span></span><span class="apple-converted-space"> </span>arasına kabul edilmeyen, bir ölümlüden
doğan dev cüsseli<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Poseidon</span></span>'un oğulları <span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Othos</span></span> ve <span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Ephialtes</span></span> tanrılara savaş açmışlar, gökyüzünü
fırlattıkları dev kayalarla bombalamaya başlamışlardır. Üstelik cüretkâr yarı
tanrı bu iki dev, sadece<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Olympos</span></span>'a kabul edilmeye diğer tanrıları zorlamakla
kalmayıp, en güzel tanrıçaları<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Athena</span></span><span class="apple-converted-space"> </span>ve<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Hera</span></span>'yı da
isterler.<span class="apple-converted-space"> – </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Hera</span></span><span class="apple-converted-space"> </span>ki<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Zeus</span></span>'un
karısıdır bilirsiniz. – <span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Zeus</span></span><span class="apple-converted-space"> </span>çok sinirlenerek bu işi halletmesi
için Ares'i görevlendirir.<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Athena</span></span>'nın alayları arasında savaş arabasına
binen Ares, hışımla iki devin üstüne saldırır. Ancak, bir an tedbiri elden
bırakır ve kalkanını indirir. Bu sırada devlerden birinin fırlattığı kaya
Ares'i bayıltır. İki dev Ares'i tunçtan bir küpün içine kapatırlar. Ares'i
diğer tanrılar hiç sevmeseler de iki güçlü tanrıçaya göz koyacak kadar yoldan
çıkmış bu iki devin kazanmasını da istemezler. Tanrıların habercisi<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Hermes</span></span><span class="apple-converted-space"> </span>uzun aramalardan sonra 13 ay sonra
ölmek üzereyken Ares'i bulur. Ares tekrar güneş ışığını gördüğünde<span class="apple-converted-space"> </span><span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Othos</span></span><span class="apple-converted-space"> </span>ve <span class="MsoHyperlink"><span style="text-decoration-line: none;">Ephialtes</span></span>'in
cezası çoktan verilmiştir. Ölüler diyarında yılanlar tarafından bir sütuna
bağlanmışlardır. Yılanlar her defasında dayanılmaz acılar veren zehirlerini
boşalttıkları ısırıklarla iki devi rahat bırakmazlar, omuzlarına tüneyen
baykuşlar ise devamlı öterek beyinlerini tırmalarlar.<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Arial, sans-serif;">Her ne kadar sevilmese
de dünyanın yönetimini tamamen elinde tutmuş insanlara her türlü korkuyu ve
acıyı tattırmıştır. Amacına ulaşan Ares Olympos’a girdikten sonra Zeus’la son
anlaşmasını yaparak artık hiç bir tanrının dünyaya karışmaması zorunluluğu
koyar. Eğer Zeus bu şartı kabul etmezse Olympos düşecektir ve Ares dünyanın
hâkimi olacaktır. Fakat Zeus Ares’in şartını kabul eder ve dünyaya giden
kapıların hepsini kapatır. Ve böylece Ares de babasının Olympos’ta hâkimiyetini
sürdürmesine izin vererek ona bağlı kalmayı sürdürür.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ares’in bir başka söylencesi ise pek tabi Afrodit ile
olandır. Ares pek çok kadınla ilişkisi olduysa da – bunlara tecavüzler dâhil –
aslında tek bir kadına, Afrodit’e bağlandı, ancak aşkları uzun sürmedi. Çünkü
Afrodit’in kocası Hephaistos Helios’un uyarısıyla şüphelendi ve bir ağ örerek –
demir muhtemelen, çelik o zamanlar yoktur - Ares ve Afrodit'i suçüstü yakaladı.
Bir sabah Lemnos adasına gideceğini söyleyerek evden ayrıldı. Yatağın altına da
görünmeyecek şekilde bu ağı bıraktı. Ares ile Afrodit sevişirken ağlar
üzerlerine düştü ve yataktan kıpırdayamaz hale geldiler. Onları bu ağla hapseden
Hephaistos Olympos’lu tanrılara gösterdi. Onları bu durumda gören tanrıları
"durdurulamaz bir gülme" aldı. Bunun üzerine Ares Trakya’ya, Afrodit
ise Kıbrıs’a kaçtı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Afrodit ile olan birlikteliklerinden pek çok çocukları
oldu. Bunlar; <span style="text-decoration-line: none;">Harmonia</span> (Uyum), <span style="text-decoration-line: none;">Eros</span> (Tutkulu Aşk,
Sevda), <span style="text-decoration-line: none;">Phobos</span> (Korku),
<span style="text-decoration-line: none;">Deimos</span> (Dehşet),
<span style="text-decoration-line: none;">Adrestia</span> (İntikam),
<span style="text-decoration-line: none;">Anteros</span> (Karşıt
Sevgi). Bunlardan Eros, Harmonia ve Anteros daha çok iyi tarafı temsil ederken
diğerleri Ares’in savaşlarında büyük yardımcısı oldular.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Akıl
hocaları olarak <span style="text-decoration-line: none;">Themis</span> (İlahi
Adalet), <span style="text-decoration-line: none;">Nike</span> (Zafer), <span style="text-decoration-line: none;">Dike</span> (Adalet)’ten
yardım aldığı söylense de yandaşları onun gerçek eğilimlerini gösterir diye
inanılır. Ki bir göz atılırsa refakatçilerine inanışa ters düşmediği de görülür
kolayca: <span style="text-decoration-line: none;">Achlys</span> (Ölüm),
<span style="text-decoration-line: none;">Androktasiai</span> (Kıyım),
<span style="text-decoration-line: none;">Alala</span> (Savaş
Narası), <span style="text-decoration-line: none;">Eris</span> (Nifak), <span style="text-decoration-line: none;">Enyo</span> (Felaket), <span style="text-decoration-line: none;">Hebe</span> (Gençlik),
<span style="text-decoration-line: none;">Homados</span> (Savaş
Gürültüsü), <span style="text-decoration-line: none;">Hysminai</span> (Kavga),
<span style="text-decoration-line: none;">Kydoimos</span> (Kargaşa),
<span style="text-decoration-line: none;">Keres</span> (Ölüm Ruhları), <span style="text-decoration-line: none;">Makhai</span> (Savaş
Ruhları), <span style="text-decoration-line: none;">Palioxis</span> (Geri
Çekilme), <span style="text-decoration-line: none;">Polemos</span> (Savaş),
<span style="text-decoration-line: none;">Proioxis</span> (Saldırı).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFVSonXap8qnbb1TfR-0A9E0n2DqC5IvLlKJLDiWx1LoXrsWnuXGDlgx53uCaRcAwLig-8eBTuXaB7SuWk_887y5rrWe7gp0vYOokexBt08BbFAKrwzuBiDoMJU950feyoYJQw/s1600/ares.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="996" data-original-width="813" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFVSonXap8qnbb1TfR-0A9E0n2DqC5IvLlKJLDiWx1LoXrsWnuXGDlgx53uCaRcAwLig-8eBTuXaB7SuWk_887y5rrWe7gp0vYOokexBt08BbFAKrwzuBiDoMJU950feyoYJQw/s320/ares.jpg" width="261" /></a><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kendisi
hakkında iki satır iyi söz bile bulunamazken belki sırf Trakyalı diye, bir hem
şehri bağlılığıyla, severim ben Ares’i. O gözü pekliği, hiçbir şeyin sonunu
düşünmeden hesapsızca savaşa dalışı, içten pazarlıklı değil olduğu gibi olması
sebebiyle…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Evet,
kötüdür Ares, kana düşkündür, ama olduğu gibidir, diğer tanrılar gibi ayak
oyunları yapmaz, belki bu yüzden de severim kendisini ben. Kimse sevmedi diye onu…
Diğer tüm kötülükler unutulup “kol kırılır, yen içinde kalır” misali unutulduğu
için silip atamam… Her ne hal ise, o da diğerleri gibi bir tanrı’dır işte,
diğerlerini öve öve bitiremeyip bunu taşlamak olmaz diyerek bu sayıda da Ares’e
yer vermek istedim. Yoksa elbet savaşmayalım derim!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">(Gizli itiraf,
Ares’i sevmem zamanında Herkül ve Zeyna – özellikle Zeyna – dizilerindeki
Ares’ten kelli olabilir…)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bir sonraki
sayıya dek var olan en mükemmel düzenle, Kaos’la kalınız ve adaletli davranmayı
unutmayınız… Sevmediklerinize bile…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Çınlıyordu
gök, savaşçılar doldurmuştu alanı. Truva yıkılmamış, direniyordu. Bir tek
insanların değil tanrıların da kavgasıydı Truva. Sadece Hector, Achilleus,
Paris değil Athena, Ares, Zeus ve Hera’da oradaydı aslında. Sadece, hepsi bunu
bilmiyordu, o kadar… </span></i></b><span class="MsoHyperlink"><b><i><span lang="TR" style="font-family: Arial, sans-serif;"><span style="text-decoration-line: none;">Diomodes</span></span></i></b></span><b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">’in vuruşuyla yere düştü Ares,
ve o zaman anladı oradaki tek Olympos’lunun kendisi olmadığını…</span></i></b><b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></i></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b style="background-color: white; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif;"><i><span lang="TR" style="font-family: Arial, sans-serif;">Tunnel Dergi 5. sayısında (Ocak 2011) yayınlanmıştır.</span></i></b></div>
Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-58036786421220316102018-10-23T13:43:00.003+03:002018-10-23T13:43:50.678+03:00Afrodit<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-c2IyQcxT-i2RymtgM6n0VzZBmSIUoLoBZmDaefupclk5EVJCKn0IvTekO8_SEtjR5kibRCl_kmTNJhvzDWPEbgQN_2QHoehAi8XEFD0Z4hQqCIkJIYnuChZailniWI7AbiYW/s1600/La_nascita_di_Venere_%2528Botticelli%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1025" data-original-width="1600" height="205" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-c2IyQcxT-i2RymtgM6n0VzZBmSIUoLoBZmDaefupclk5EVJCKn0IvTekO8_SEtjR5kibRCl_kmTNJhvzDWPEbgQN_2QHoehAi8XEFD0Z4hQqCIkJIYnuChZailniWI7AbiYW/s320/La_nascita_di_Venere_%2528Botticelli%2529.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Sıcacık bir yataktadır uyku, güneşin ilk
ışıkları usulca perdenin arasından süzülür. Kirpiklerine değer yatağa uzanmış
güzelin. Eos kirpiklerinin gölgesini güllerle bezer Afrodit’in, Helios’un
isteklerine boyun eğerek. Güzellikte boy ölçüşecek ölümlü / ölümsüz kimse yoktur
Afrodit’le. Ki zaten aşkla yoğrulan bir güzellikle boy ölçüşmek kimin aklına
gelir?<o:p></o:p></span></i></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"><br /></span></i></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"><br /></span></i></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"><br /></span></i></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"><br /></span></i></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Afrodit’e
önceleri durgun denizlerin, başarılı yolculukların, bağ ve bahçelerin, gül ve
mersin türünden nazlı bitkilerin tanrıçası</span></span><span class="apple-converted-space"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"> </span></span><span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">olarak</span></span><span class="apple-converted-space"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"> </span></span><span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">tapılırdı.
Sonraları aşk ve</span></span><span class="apple-converted-space"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"> </span></span><span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">güzellik</span></span><span class="apple-converted-space"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"> </span></span><span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">tanrıçası
olarak benimsendi. Çoğalma, hayatın sürmesi ve bereketi simgeleyen ana tanrıça
motifi, tanrı ve tanrıçalar arasında en eski olanıdır ve Afrodit de bunlar
arasında en ön sıralarda yer alır.<o:p></o:p></span></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Afrodit</span></b><span class="apple-converted-space"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"> </span></span><b><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"> (Aphrodite, </span></b><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Yunanca<span class="apple-converted-space"> </span></span><b><span lang="TR" style="font-family: "Tahoma",sans-serif; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: Arial;">Ἀ</span></b><b><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">φροδίτη</span></b><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">)<span class="apple-converted-space"> </span>Yunan mitolojisinde<span class="apple-converted-space"> </span>aşk ve güzellik tanrıçasıdır.<span class="apple-converted-space"> </span>Roma mitolojisindeki<span class="apple-converted-space"> </span>ismi<span class="apple-converted-space"> </span>Venüs'tür.
Öyle çok efsanede geçer ki adı, neresinden başlasak bitiremeyiz. Ama belki en
başına değinmek yerinde olur güzeller güzelinin. Doğumu üzerine söylenenlerden
başlamak…<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Hesiodos<span class="apple-converted-space"> </span>Afrodit’in Kıbrıs’ta denizin köpüklü
dalgalarından doğduğunu söylerken,<span class="apple-converted-space"> </span>Homeros<span class="apple-converted-space"> </span>tanrıçanın<span class="apple-converted-space"> </span>Zeus<span class="apple-converted-space"> </span>ile
Okenos kızı<span class="apple-converted-space"> </span>Dione'den doğduğunu
söyler. Afrodit toprak (Gaia) ile gök(Uranüs)ün kızıdır ilk söylenceye göre. <span class="apple-converted-space"> </span>Gaia’ya bir gün <span class="apple-converted-space"> </span>Uranüs’e öyle kızar ki onun cinsel
organını doğrayıp denize fırlatır. Çok geçmez, bir ilkbahar sabahı, Kıbrıs
adası kıyılarında kıpırtısız olan deniz birden bire köpüklü beyaz bir dalga ile
hareketlenir ve bir dalga ile bir sedef kabuğu kıyıya vurur. Sedefin kapağı
açıldığında içinden güzeller güzeli, okyanus köpükleri içinden doğan anlamına
gelen<span class="apple-converted-space"> </span><strong>Afrodit</strong><span class="apple-converted-space"><b> </b></span>çıkar. Ünlü ressam
Botiçelli’nin köpüklerin içindeki Afrodit’i gösteren tablosu hafızalarda yer
etmiştir.<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Bunun dışındaki
söylencelerde annesi değişirken babası Zeus’tur çoğunlukla, yüceler yücesi,
ulular ulusu, yıldırımların efendisi, Zeus. Belki Afrodit de kıskançlık
nöbetlerine savrulduğundaki öfkesini yıldırımlar efendisinden almıştır,
bilinmez…<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVvp0flEMOpKtBhcy58ezWLtIZsB8l5_4qVTu5NZKKx3jaLtOsFUrmRyfAsSnqbZXdajaozCZ5y33IfkTSQ5gB1hcVAUBX9suaA5lG6_VdBQNl6nWWmYVrq3c3e_MzLblLBwGB/s1600/M-Adonis.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="839" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVvp0flEMOpKtBhcy58ezWLtIZsB8l5_4qVTu5NZKKx3jaLtOsFUrmRyfAsSnqbZXdajaozCZ5y33IfkTSQ5gB1hcVAUBX9suaA5lG6_VdBQNl6nWWmYVrq3c3e_MzLblLBwGB/s320/M-Adonis.jpg" width="268" /></a></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"><br /></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"><br /></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">İşveli, cilveli, gönül
alıcı, baştan çıkarıcıdır. Sevgiyi, sevişmeyi simgeleyen tanrıça, çoğu yerde
oğlu<span class="apple-converted-space"> </span>Eros<span class="apple-converted-space"> </span>ile görünmektedir. Bunun yanı sıra
tanrıçanın alayında güzelliği, zarafeti ve bereketi simgeleyen Kharitler,<span class="apple-converted-space"> </span>Horalar<span class="apple-converted-space"> </span>ve<span class="apple-converted-space"> </span>Hymenaios<span class="apple-converted-space"> </span>yer almaktadır.<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Güzelliğiyle baş
döndüren Afrodit’in kocası Ateş ve Volkan Tanrısı, demircilerin ustası topal ve
hantal görünümlü Hephaistos’tur. (Tanrılar katında bile ne tezatlıktır bu, her
güzelin çeki taşı bir çirkin ve her çirkine bir armağan güzel…) Afrodit tabiatı
gereği aşka âşık olduğundan sadakat bağıyla bağlanamaz kocasına, onu ölümlü –
ölümsüz pek çok erkekle aldatır. <o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Kimler yoktur ki bu
şanslı erkeklerin arasında? Savaş Tanrısı Ares, Tanrıların habercisi Hermes, Bağ
ve Şarap Tanrısı Dionisos, Apollon’un oğlu Phaeton, ölümlü yakışıklı Adonis<span class="apple-converted-space"> </span>ve tanrı soylu Ankhises... Burada adı
geçenler (ve de geçemeyenler) gibi çok sayıda ilişkisinden pek çok çocuk sahibi
de olur. Hermes’le birleşmesinden doğan hem erkek – hem kadın cinsiyetlerini
bir arada barındıran ve günümüzde çift eşeyliliğe adını veren Hermafrodit, kimilerine
göre Ares ile birleşmesinden doğan Eros (Ares ile birleşmesinden elinde oku ve
yayıyla alışageldiğimiz Eros’un doğması da ayrı bir hoşluktur bence, insanları
onulmaz yaralarla yaralayan Eros’un yaralama / öldürme sanatında usta savaş
tanrısı Ares’in oğlu olması…), Tanrı soylu sevgilisi Ankhises’ten olma oğlu Aenias
(ki Romalılar soylarını Aenias’a dayandırırlar…). Ve yine Ares’ten olma
çocukları,<span class="apple-style-span"> Phobos (bozgun), Demikos (korku) ve
Harmonia (uyum)…</span> Evlilik Tanrısı Hymen, Bahçe Tanrısı Priape… Hepsi bu
aşkların meyvesidir. İnanışa göre tanrı ya da insan olsun beğendiği herkesi
baştan çıkarabilecek bir güzelliğe ve çekiliğe sahiptir ve sadece banyo yaparak
tekrar bir bakireye dönüşebilmektedir. (Bekârete verilen önem de mitolojik
motiflerin içine böylece yedirilmiştir, bu ayrı bir konu tabi…)<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"><br /></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1b07xNFXDG3RAFv-SWOrp_ksCqFtwRrRwM8m9jRBf8uwUU2LCAfpzbpk5ntSvUifnKBC94gmVuwVlejQYNNFLYfzQE0sUBp1i_cyP5koTQH2BQT2_kZQePiY1T2JIRMKgtpZQ/s1600/altin_elma_golden_apple.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="455" data-original-width="480" height="303" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1b07xNFXDG3RAFv-SWOrp_ksCqFtwRrRwM8m9jRBf8uwUU2LCAfpzbpk5ntSvUifnKBC94gmVuwVlejQYNNFLYfzQE0sUBp1i_cyP5koTQH2BQT2_kZQePiY1T2JIRMKgtpZQ/s320/altin_elma_golden_apple.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 11pt;">Hoşlandığı
ölümlülerin isteklerini yerine getirir, nefret duyduklarına ve gücünü hafife
alanlara çok acımasızca davranırdı inanışlara göre. Afrodit’in erkeklerin
yaşamını nasıl etkilediğine dair birçok hikâye vardır söylenegelen. Truvalı
Paris’in hikâyesini bilmeyen var mıdır aramızda? Aşkı uğruna yaşadığı şehrin,
ailesinin, halkının yerle bir edilmesine göz yuman Paris.’in?</span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Bilmeyenler
için kısaca bahsedelim: Bir düğüne çağrılmayan Nifak Tanrıçası Eris, düğünün
orta yerine “en güzele” diye altın bir elma atar. Her tanrıça kendini en güzel
saydığından eleme yapılır tabi, son üçe Afrodit, Hera ve Athena kalır. Ama Zeus
bile bu üçü arasında seçim yapmaya cesaret edemez. Topu İda Dağı’nda çobanlık
yapmakta olan Paris’e atar. Her biri ayrı vaatlerle kandırmaya çalışır Paris’i
ama o Afrodit’e uzatır altın elmayı. Dünyadaki en güzel kadının, Spartalı
Helen’in kalbi vaadine kapılarak. Sparta kralı Menelaos’un karısı olan Helen’i
kaçırması için Afrodit Paris’e yardım eder ve bu olay Truva Savaşını çıkmasına
neden olur. (Sonrasını zaten filmlerden de biliyorsunuzdur… Lafı uzatmaya lüzum
yok fazla.)<o:p></o:p></span></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Afrodit’in bir başka
özelliği aynı zamanda Savaş Tanrıçası olmasıdır. Kadınların aslında hep bir
amaç uğruna savaştığı düşünülürse ve en büyük amacın da aşk olduğu, çok da
yersiz değildir bu eşleme… Sadece elinde oku, yayı, kılıcı ile değil, tuzak
kurarak, aldatarak, hile yaparak savaşır Afrodit.<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIB_xn8Yhb5Ug9o6sqQS0YryJFeUpsI2O_p93jrkNotw2ZBWobPJfOsC_1AHJEgwMq143Cb0uvsEeYpnaW8LRA_3r89B3zBj3oKMOhe3zQF3-cmJB5NPusGvrtowkBpcRCU3CR/s1600/judgment_paris.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="370" data-original-width="480" height="246" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIB_xn8Yhb5Ug9o6sqQS0YryJFeUpsI2O_p93jrkNotw2ZBWobPJfOsC_1AHJEgwMq143Cb0uvsEeYpnaW8LRA_3r89B3zBj3oKMOhe3zQF3-cmJB5NPusGvrtowkBpcRCU3CR/s320/judgment_paris.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Ağaçlardan
mersin, </span></span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">selvi
ve nar ağacı, <span class="apple-style-span">hayvanlardan kumru, serçe, k</span>oç,
teke, güvercin gibi sembollerle belirtilir. Sonradan, bunlara neslin
çoğalmasıyla ilgili olarak tavşan, kaplumbağa, gül ve ıhlamur ağacı sembolleri
de katılmıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Afrodit
Yüzyıllar – bin yıllar boyu sanatçılar için tükenmez bir esin kaynağı olmuştur.
Afrodit, heykelleri her daim kadın güzelliğinin ve estetiğin simgesidir.</span></span><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"> Heykel ve
resimlerindeki karakteristik özellikler, hafifçe yuvarlak yüzlü, çizgileri
zarif ve kıvrak, gözleri süzgün ve hafif gülümsüyormuş izlenimi veren, sağlıklı
bir güzel kadın görünüşünde tanınmasına, böyle hayal edilmesine sebep olmuştur.<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Bazı bilim adamlarına
göre, Afrodit Yunan asıllı sayılmamaktadır. Çağdaş açıklamalara göre Afrodit
Doğu kökenlidir. Belirgin ortak özellikler, Afrodit’le, Asurlular’ın ve
Fenikeliler’in Aşk, üreme Tanrıçaları arasındaki “eş” sayılacak benzerliği
işaret etmektedir. Mısır’dan Asurlular’a pek çok inanışta yer edindiği bilinir
farklı farklı adlarla. Ki sabahyıldızı Venüs onun simgesidir yine… Her sabah ve
her akşam onu görürüz yani gökyüzünde… <o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Ve “Erkekler Mars’tan
Kadınlar Venüs’ten” deyişi söyleyin bakalım nereden gelmektedir? Savaşçı
ruhuyla erkekler Savaş Tanrısı Ares’ten (Roma mitolojisinde Mars), gizliden
yürüttükleri savaşlarla aşkın peşinde koşan kadınlar Güzellik ve Aşk Tanrıçası
Afrodit’ten (Roma mitolojisinde Venüs) gelmektedir elbet. Hem savaşırlar hem de
kopamazlar birbirlerinden…<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRsfZxNJjFArnUTqtECNR6lF_nJXdw-Pw-L5_D11TlLY7U75Lv2bpGuUosxRQPxX5MCvI-uluF367UbzbDo1_aOq_tFIocGUpf9AOCXu6Z9N8VBf0kr2u3EN01qUGPOUkC-Y-m/s1600/afrodit-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="889" data-original-width="400" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRsfZxNJjFArnUTqtECNR6lF_nJXdw-Pw-L5_D11TlLY7U75Lv2bpGuUosxRQPxX5MCvI-uluF367UbzbDo1_aOq_tFIocGUpf9AOCXu6Z9N8VBf0kr2u3EN01qUGPOUkC-Y-m/s320/afrodit-1.jpg" width="143" /></a><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Güzellik ve Aşk
Tanrıçası bin yılların geçmesiyle dillerden düşmez, unutulmaz hiç ama günümüz
dünyasının baş döndürücü tüketim hızından o da payını alır. Efsanelerini durup
dinleyecekler, anlatacaklar bir bir azalır. İş bu sebeple, kış gelirken, güneş
ışığı ara ara gösterip kaçarken yüzünü, güzellikleri unutanlara, alışıp
kabullenenlere hatırlatmak için iki satır yazmak boynumun borcudur dedim.
Birkaç söz söyleyiverdim. Efsanelerini zaman zaman anlatmaktan büyük keyif
alacağım sevgili Aşk Tanrıça’sına hayranlığımı sunarak…<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Bir sonraki aya kadar,
var olan en mükemmel düzenle, Kaos’la kalın…<o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;">Buğday başağı
gibiydi saçları kızın. Denizler mavisi gözleri vardı yağız delikanlının. Ve
işte sanki Afrodit kemerini beline bağlamış gibi Miriam’ın, gözlerini
ayıramıyordu Jordan güzeller güzelinden. Aşk tanrıçası hediyeler sunuyordu
bugün onlara. Bu hediyeler ki, dünyayı artık başka gözlerle göreceklerdi
sayesinde. Ve hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmayacaktı. Afrodit’in bir
işaretiyle Eros yayını gerdi, oklarını Miriam ve Jordan’ın kalplerine doğru
fırlattı. </span></i></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 11.0pt;"><br /></span></i></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 14.85px;"><i><span lang="TR" style="font-family: Arial, sans-serif;">Tunnel Dergi 4. sayısında (Aralık 2010) yayınlanmıştır.</span></i></b></div>
Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-50571620285802388532018-10-23T13:36:00.003+03:002018-10-23T13:36:45.945+03:00Sentörler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXp62xUYlPgdibcI1k6lp6OihSDD4BsVoaIzrlAouyHvVHbIzFFzm4dvzgFMSQoM0ysW0u-mWX5xIHlClL3m40kPVLSx6Tf0v7T8zYoGAcmTnby_SWJ_XZfV4858u7Q-MNnJfg/s1600/Centaur.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="800" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXp62xUYlPgdibcI1k6lp6OihSDD4BsVoaIzrlAouyHvVHbIzFFzm4dvzgFMSQoM0ysW0u-mWX5xIHlClL3m40kPVLSx6Tf0v7T8zYoGAcmTnby_SWJ_XZfV4858u7Q-MNnJfg/s320/Centaur.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.4pt; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Toz dumandı ortalık, sanki bir
zelzele ile fırtına aynı anda uğramıştı köye. Gizlendikleri yerlerden çıkan
ürkmüş, korku dolu insanlar tozun dumanın arasında uzaklaşan yarı at – yarı
insan o yaratıkları gördüler hayal meyal. Gördükleri hızla uzaklaşan atlılar
mıydı yoksa sentörler mi bilemediler. Korkuyla bakıştılar. Tedirgin, ürkek,
çekingen faciadan geri kalanları toparlamaya başladılar. O gün bugündür o
köyden sentörlere inanmayan, onlardan korkmayan çıkmadı…<o:p></o:p></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.4pt; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"><br /></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.4pt; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"><br /></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Efsanelerde ve tarih öncesi dönemde (ya da fantastik bir
dünyada) geçen film ve oyunlarda belden yukarısı insan belden aşağısı at olan
at adamlar, kentaour, centaur, kendavros olarak adlandılırlar. Türkçeye sentör
olarak geçer bu at – adamlar. Ve aslında her gün gazete sayfalarında yer alacak
kadar içimize işlemiş, gözümüzün önünde ama görmediğimiz bir parçası
olmuşlardır hayatlarımızın. Nerede dersiniz? Tabi ki burç köşelerinde! Yay
burcunun simgesini hatırlar mısınız? Gözünüzün önüne getirmeye çalışın bir.
Belden yukarısı insan, belden aşağısı at, elinde yayı ve oku ile sentörlerdir
her gün ilgilisine göz kırpan, fal köşelerinde.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Oysaki mitolojide Dionysos’a (Yunan mitolojisinde Şarap –
ve eğlence – Tanrısı) hizmet ettikleri, bu yüzden şarap içmeye ve eğlenmeye
düşkün olduklarıyla anılırlar. Sonlarının da bu zevk-i sefa, aslında daha çok
şehvet demeli belki, sebebiyle olduğu söylenir. Kız kardeşleri sayılan kır
perilerini rahat bırakmadıkları, onlarla sevişmek için peşlerinden koştukları
rivayet edilir mesela. Yine rivayetlere göre Lapith’lerin Kralı ile Argos
Kralının kızı evlenecekken düğün gecesi gelini kaçırmaya teşebbüs etmişler ve
bu teşebbüs onların Lapith’ler tarafından köklerinin kurutulmasına, sağ kalan
üç beş sentörün de siren’lerin adasına sığınarak bir süre sonra nesillerinin
tükenmesine sebep olmuştur (Demek ki neymiş, koskoca sentör de olsan, uçkur
mevzu önemli mevzu...).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Asi ve savaşçı ruhlu olduklarına inanılan sentörler
savaşmak için kendilerine hareket kolaylığı sağlayan ok ve yayı tercih
ederlermiş. Savaşçılıklarının yanında geleceği bildikleri de söylenegelir.
Yazık ki, kendi geleceklerini bilememiş – bilebildiyseler bile –
değiştirememişlerdir… Kuzey Yunanistan’da Pelion Dağı çevresinde yaşadıklarına
inanılan bu yarı at – yarı insan yaratıkların Lapithae Kralı Ixion ve bir bulutun
çocuklarıdır. Efsaneye göre Kral Ixion bir gün Hera’yı ayartır ve gizli bir
buluşma ayarlarlar. Ancak Zeus bunu öğrenir ve buluşmaya Hera kılığına soktuğu
bir bulutu gönderir. Bu buluşmanın meyveleri de sentörler olur. Sentörlerin bir başka doğuş efsanesi
annelerinin Nephele olduğunu anlatır. Ama işin içine Zeus girmediği için öyle
alengirli buluşmalardan söz edilmez.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Dönem dönem Herakles, Zeyna, Harry Potter, Narnia
Günlükleri gibi filmler ve Dungeons & Dragons, Age of Mythology, Mortal
Kombat, Warcraft vb. oyunlarda karşımıza çıkan sentörlerin aslında en bilinen
efsanesi Herakles ile olanıdır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZVLH5AbfBhpZsLCCTY2s9H-pcLun6vX8uAgzHZzehSxOtZTA14pBwZ2ifDLdV8mIS8a3tOfjpXTXl35Bpk4_ZpnZ3mP0wJpXYDTd1KR6YVYf0f55b_5UE7uhx_Gt4E1bLeDD7/s1600/Centaur_nymph_Marqueste_Tuileries+wikipedia.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1065" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZVLH5AbfBhpZsLCCTY2s9H-pcLun6vX8uAgzHZzehSxOtZTA14pBwZ2ifDLdV8mIS8a3tOfjpXTXl35Bpk4_ZpnZ3mP0wJpXYDTd1KR6YVYf0f55b_5UE7uhx_Gt4E1bLeDD7/s320/Centaur_nymph_Marqueste_Tuileries+wikipedia.jpg" width="212" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Herakles Deianeria ile evlenir ve ilk yolculuklarında –
balayına mı gidiyorlardı dersiniz? – kabarmış bir sele rastlarlar. O sırada
sandalcı sentör Nessos ile karşılaşırlar. Nessos selde onlara yardım teklif
eder, Herakles bu teklifi kabul eder. Ancak Nessos Deianeria’yı kaçırmaya
kalkışınca olanlar olur ve Herakles Nessos’u oku ile göğsünün ortasından vurur.
Ancak Nessos ölmeden önce Deianeria’ya şöyle fısıldar: “Yaramdan akan kanı
topla, Herakles’in bir giysisini bununla ıslat. Bu iksir onun sana olan aşkını
ölümsüz kılacaktır.” (Aşkla
kandırılamayacak kaç kadın tanıyorsunuz?) Deianeria bu söze inanarak Nessos’un
kanından bir miktarı alıp Herakles’in bir gömleğini bununla ıslatır ve
gerektiğinde kullanmak üzere saklar. Bir süre sonra Herakles’in yolculukları
maceraları artar, sıklaşır. Bu yolculuklarda yeni yeni kadınlar, yeni aşklar
ortaya çıkmaktadır. Nessos’un öğüdünü hatırlayan Deianeria, bir kurban törenine
giden Herakles’e Nessos’un kanına batırdığı gömleği verir. Herakles gömleği
giyer giymez, gömlek tenine yapışır ve Herakles’i yakmaya başlar. Herakles acı
içinde kendini yerden yere atmaya başlar, bağırır – çağırır, kıvranır. Bunları
gören Deianeria Nessos’un kendisini kandırdığını ve Herakles’in ölümüne sebep
olacağını düşünerek kendini öldürür.
Çektiği acılara dayanamayan Herakles kendisini Oita Dağı’nın doruklarına
taşıtır, orada çok büyük bir ateş yaktırarak kendini ateşe attırır. Ve böylece
acılar içindeki bedeninden kurtularak ölümsüzlerin yanına Olmypos’a taşınır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Kendi başlarına pek hikaye edilmeyen çoğunlukla Herakles’in
söylencelerinde yer bulan sentörler, akla bir de satirleri getirir ki, onlar da
ayrı bir yazı konusu olmalı. Belki bir başka sayıya…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqJJfGY4xUf-wo63-2R1hEEpJnfRtr-sfCJ6xHXY-n-O38EVTQHdoig4Ig3UwpiopeDtCZvxWt54Mesg9oozB3L3wtVuZ9Kk_SzYsBAX5CKDfJK7228SN5piqpztvLEYyAi_Tn/s1600/Sentor.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="658" data-original-width="472" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqJJfGY4xUf-wo63-2R1hEEpJnfRtr-sfCJ6xHXY-n-O38EVTQHdoig4Ig3UwpiopeDtCZvxWt54Mesg9oozB3L3wtVuZ9Kk_SzYsBAX5CKDfJK7228SN5piqpztvLEYyAi_Tn/s320/Sentor.jpg" width="229" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"><br /></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.4pt; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Şarabın kokusu geliyordu
Nessos’un burnuna. Toynaklarını yere sürtüp, yelesini savurdu. Şaraptan önce
bir av gerekti. Şaraba eşlik edecek yemek. Uzaktaki ceylanı kestirdi gözüne.
Yayını gerdi, sadağından aldığı oku yerleştirdi, çekti. Ok havayı yırtarak
hedefe ulaştı. Kara gözleri büyüdü ceylanın. Boynundan akan kan yerde bir
gölcüğe dönüşürken, birkaç titreme ile yere düştü. Bedeni yere değdiğinde
ceylan yaşamıyordu…</span></i></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.4pt; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;"><br /></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.4pt; text-align: justify;">
<b><i><span lang="TR" style="font-family: "Arial",sans-serif;">Tunnel Dergi 3. sayısında (Kasım 2010) yayınlanmıştır.</span></i></b></div>
Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-16770571049341458102018-10-19T18:52:00.000+03:002018-10-23T14:48:52.386+03:00Kırmızı Pazartesi<span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yazan:</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> Gabriel García Márquez</span></span><br />
<span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Uyarlayan ve Yöneten:</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> Macit Koper</span></span><span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Çeviren:</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> İnci Kut</span></span><span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Sahne Tasarımı:</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> Barış Dinçel</span></span><span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Kostüm Tasarımı:</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> Nihal Kaplangı</span></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Işık Tasarımı: Kemal Yiğitcan</span></span><span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Koreografi:</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> Handan Ergiydiren</span></span><span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Oyuncular: </b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Burak Davutoğlu, Meriç Benlioğlu, Murat Coşkuner, Çağlar Yiğitoğulları, Bahtiyar Engin, Murat Garipağaoğlu, Rozet Hubeş, Semah Tuğsel, Mahperi Mertoğlu, Yavuz Şeker, Sükan Kahraman, Caner Çandarlı, Murat Taşkent, Selim Can Yalçın, Kutay Kırşehirlioğlu, Radife Baltaoğlu, Berna Oğuzutku Demirer, Seda Fettahoğlu, Aslıhan Kandemir, Zümrüt Erkin, Esra Ede, Abdullah Topal</span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Önceden haber verilmiş bir cinayetin nasıl işlendiğini görmek istemez misiniz? Zenginlerle yoksulların nasıl ayrı düştüğüne; toplumsal baskılara boyun eğen kadınlara ve erkeklere, mutsuzluğu toplumsal anlayışa gömen insanlara tanıklık etmek? Köhnemiş ama yine de yürürlükten kaldırılamamış gelenek ve göreneklerin sebep olduğu facialarla yüzleşmek? Psikolojik ve toplumsal baskıların insanları nelere sevk ettiğini görmeye hazır mısınız?</span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Gabriel Garcia Marquez'in aynı adlı oyunundan uyarlanan oyun, festival kapsamında tiyatro sevenlerin karşısındaydı. (Umarım gelecek sezon) Tüm İstanbullu tiyatro severlere perde açınca kaçırılmaması gereken bir uyarlama üstelik. Marquez'in Kırmızı Pazartesi adlı eserinin özgün adı "Cronica de una muerta anunciada", yani "anons edilmiş bir cinayetin kronolojisi"dir. Oyun ilerledikçe nasıl "göz göre göre" bir cinayet işlendiğine tanık olacağımızın habercisidir bu isim.</span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Bir kasabada evlenen bir genç kızın, düğün gecesi kız çıkmaması üzerinden gelişen olayları, işlenen cinayeti, kasabalının göz göre göre bu cinayetin işlenmesine sessiz kalmasını, toplum kurallarını, yazılı olmayan kaideleri ve düşünceleri, töreleri… Ve her şeyden önce aslında zihniyeti tüm açıklığıyla görebiliriz oyunda. Kadını metalaştıran alınıp satılan bir "şey"e dönüştüren zihniyeti... Marquez "en sevdiğim romanım" dediği eserini büyük bir incelikle işlemiş ve Macit Koper'in - bence - mükemmel uyarlaması da eseri büyük bir keyifle izlenecek hale dönüştürmüş.</span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Oyunu izlerken görürüz ki "Kader"i herkesin kendini suçsuz hissedebileceği bir alan olarak tanımlıyor insanlar ve gerektiğinde bu alana sığınıyorlar. Ve kader bir süre sonra başımıza bütün çorapları ören o önyargılardan biri haline geliyor. </span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">"Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım"</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> diyor bir yerde anlatıcı, dava raporlarından okuduğu bir cümle ile… Ve gerçekten ne kadar çok önyargının bizi ne olur olmaz yerlere götürdüğünü hatırlatıyor oyun. Tabi ki önyargılarından ayrı düşme cesaretini gösterenlere…</span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Santiago Nasar'ın o gün beyaz giysileriyle beyaz yatağından kalktığında, bir cinayete kurban gideceğini kendisi dışında herkes bilmektedir. Çünkü bir önceki gece, o kasabada kabul edilemez bir şey olmuş, kasabanın yeni sakini Bayardo San Roman gözüne kestirdiği ve evlenmek için her türlü maddi manevi zenginliğini önüne serdiği Angela Vicario evlenip gerdek gecesi kızın kız olmadığını anlamıştır… Kız can havliyle Santiago Nasar demiştir; "Olan bitenin bütün sorumlusu o" Vicario Kardeşler olarak bilinen Pablo ve Pedro ertesi gün kasabada her gördüklerine Nasar'ı öldürmek için aradıklarını, hatta evinin karşısına kamp kurduklarını söylerler. Ancak bu bilgi, Nasar'ı ölümden kurtaramaz. Çünkü söz konusu cinayet bir namus cinayetidir. Anlatılan toplumda devlet otoritesinin zayıf olması, halkın geleneklerine ve törelerine bağlı yaşamasına neden olur; bu da beraberinde namus cinayeti, azınlıklara ayrımcılık yapılması, yoksulların zenginlere önyargılı yaklaşması gibi farklı toplumsal sorunları doğurur. </span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Santiago Nasar uykudan uyanır, annesine gördüğü rüyayı anlatır: "Düşümde kendimi incecikten bir yağmurun yağdığı dev incir ağaçlarının oluşturduğu bir ormanın içinden geçerken gördüm, bir an için mutlu oldum, uyandığımda üstüm başım kuş pisliğinden görünmüyordu" Aslında o incecik yağmur toplumun yıllardır tutturduğu huzursuz edici düşünce ve görenekleri, incir ağaçları da yaşanan toplumu simgelemez mi? (İncir ağaçlarının kökleri çok derinlere gider, incirin kökünü kurutmak zordur, arsız ağaçtır incir ağacı…Tıpkı toplumlarda yerleşen düşünceler gibi, kökü kurutulması çok zordur.) </span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Angela Vicario için "Adını söylemekte kısa bir süre kararsız kalmıştı. Belleğinin karanlıklarında onu aramış, bu dünyada olduğu gibi, öteki dünyada da insanın birbirine karıştırabileceği adlar arasında, ilk bakışta onu buluvermiş, bir avcı ustalığıyla, alın yazgısı yaratılış gününde belirlenmiş bir kelebek gibi onu duvara çivileyivermişti." der anlatıcı. Ne yapacağını bilemeyen kız, can havliyle ilk aklına gelen isme sarılmış mıdır? Santiago'nun hal ve hareketlerine bakarsak, evet. Peki, kimse bunu sorgulamış mıdır? Hayır. Neden? Çünkü Santiago Nasar varlıklıdır, uçarıdır, neşelidir… "Bizden değildir." Ve aranan sadece bir isimdir. Bulunanın kim olduğu sadece işin kıvamını değiştirebilir sonucunu değil…(Ne yalan söyleyeyim bu sahnede benim aklıma gelen şu oldu "anne, baba sizi çok seviyorum, kız bozuk çıktı… Bu haberi okuduğumda yaşadığım şaşkınlığı, gülmek ile ağlamak arası halimi hatırladım hemen.)</span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Otoritesiz ve fakir bir toplumda yaşayan kasaba halkı kendi otoritesini sağlamak için gelenek ve törelerine sarılır, azınlıkları dışlar, zenginleri sevmez ve törelerine bağlı kalmak için cinayet dâhil her şeyi göze alır. Kasabalının bu kötü durumu ekonomik ve siyasal nedenlerden kaynaklanmaktadır. Ekonomi, kötü durumda olduğu için devlet, otorite kuramamakta; bu da toplumda otorite boşluğundan ve töre baskısından doğan sorunlara yol açmaktadır. Bütün bunları açıktan açığa vermez işin ilginci Marquez, ama görür görmez anlarsınız. Tanıdık geldiğinden olsa gerek… </span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">İşin ilginci de, göz göre göre herkesin Santiago Nasar'ın namus uğruna öldürülmesini izlemesidir. Bu namus cinayetinin toplum için bir suç sayılmadığını da göstermektedir. Tıpkı bizdeki anlayışta olduğu gibi…</span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">"Biz her zaman ölüden yana olmalıyız" </b></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Az da olsa, belli bir bilince erişmiş insanlar en düşük toplumlarda bile vardır. Ancak bunların gücü her zaman her şeye yetmez, hatta çoğu şeye yetmez yazık ki… Sonunda onlar da pes eder ve bir kenara çekilirler…</span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Ama bence oyunun / kitabın en can alıcı, en önemli kısmı Angela Vicario'nun annesinin dile getirdiği şu cümle:</span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">"Aşk da öğrenilir, kızım!" </b></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Toplumda kızların istedikleri kişiyle evlenme hakkına sahip olmadıklarına ve baskı altında evlendiklerini, aşka değer verilmediği başka nasıl anlatılırdı bilmem… Marquez'in müthiş gözlem yeteneği, basit bir cinayetle bütünüyle bir toplumsal yapıyı anlatması… İnci Kut'un hoş çevirisi ve Macit Koper'in usta uyarlamasıyla şaşırtıcı bir şekilde "bizi anlatan", bize çok benzeyen bir toplumun - binlerce kilometre uzakta da olsa, bazı şeyler hep çok benzer oluyor demek - sahnelendiği bir oyunda kendi yansımamızı gördüm ben. Herkese tavsiye ederim ilk fırsatta.</span></span><span style="background-color: white;"><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /></span><span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Keyifli kahveleriniz olsun, güzel bir hafta sonunuz… </span></span><br /><span style="background-color: white; color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica"; text-align: justify;">06.06.2008'de Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)</span><br />
<br />
<span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; text-align: justify;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; text-align: justify;">Şubat 2009 HKMO İstanbul Bülten'inde yayımlanmıştır.</span><br />
<div class="post-body entry-content" id="post-body-5148291214552191532" itemprop="description articleBody" style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: white; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 14.85px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: normal; line-height: 1.4; orphans: 2; position: relative; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; width: 578px; word-spacing: 0px;">
<div style="clear: both;">
</div>
</div>
Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-46199964048189403542018-10-19T18:50:00.001+03:002018-10-19T18:50:14.513+03:00 İhtiyar Delikanlı (Oldboy)<span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yönetmen:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Chan-wook Park</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Senaryo yazarı: <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Hikaye:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Garon Tsuchiya, </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Çizgi roman:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Nobuaki Minegishi, </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Uyarlama:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Jo-yun Hwang, Chun-hyeong Lim, Joon-hyung Lim, Chan-wook Park</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yapımcı:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Seung-yong Lim</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Görüntü yönetmeni: </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Jeong-hun Jeong</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Kurgu:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Sang-Beom Kim</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Oyuncular: </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Min-sik Choi, Ji-tae Yu, Hye-jeong Kang, Dae-han Ji</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Müzik:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Yeong-wook Jo</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Tür:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Dram, gerilim, gizem, aksiyon</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yapım:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Güney Kore,2003, 120 dakika</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Ödülleri</b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">57. Cannes Film Festivali; </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Jüri Grand Prix Ödülü: Park Chan-wook, </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Elendi de Palme D'or: Park Chan-wook </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">2004 Grand Bell Ödülleri;</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">En iyi yönetmen: Park Chan-wook,</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">En iyi aktör: Choi Min-sik,</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">En iyi yapım:Kim Sang-beom,</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">En iyi aydınlatma: Park Hyun-won,</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">En iyi müzik: Yeong Wook Jo, </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">37. Festival Internacional de Cinema de Catalunya;</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Maria Ödülü - En iyi film,</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">José Luis Guarner Ödülü - Critics' En iyi film,</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">2004 Bergen International Film Festivali - Audience Ödülü</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">2004 British Independent Film Ödülleri - En iyi film </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">2004 Avrupa Film Ödülleri - Elendi Screen International Ödülü </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Film Oh Dae - Su'nun yağmurlu bir gecede kaçırılması ve 15 yıl boyunca bir odada esir kalmasını anlatarak başlar. Bulunduğu odanın nerede olduğunu, ne için orada olduğunu, ne kadar süre orada kalacağını bilmez Oh Dae - Su. Odada bir televizyon ve ihtiyaçlarını karşılayacak banyo, yatak vb. eşyalar bulunmaktadır. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">("15 yıl süreceğini söyleselerdi, dayanmak daha kolay olabilir miydi? Yoksa dayanamaz mıydım?" der bir sahnede Oh Dae - Su. Bu tıpkı insanların ne zaman öleceğini bilmek istemesi gibidir bence. Ne kadar zaman sonra öleceğimizi bilseydik, o günün her gün biraz daha yaklaşmasına dayanabilir miydik? Ya da her gün bir çentik atarak günlerini geçiren hapishane mahkûmlarının mahkûmiyetlerine tahammülleri günler azaldıkça artıyor mudur ki?)</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Oh Dae - Su ilerleyen zamanlarda odasındaki televizyondan karısının öldürüldüğü haberini duyar. Üstelik bu işin suçlusu olarak da kendisi aranmaktadır. Oh Dae-Su bütün bu olanların başına niye geldiğini düşünmeye başlar, yaptığı tüm kötülüklerin listesini çıkarır. Böylece kendisine bu kötülüğü yapanı bulabileceğini düşünür. Bu kadar kötülük sebepsiz yere yapılamaz diye düşünür çünkü. Ancak her şey düşündüğü kadar basit olmayacaktır.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">İntihar etmek ister, tünel kazıp kaçmak ister. En sonunda kendini, bir hipnoz seansı sonrasında, dışarıda bulur. Filmin gerisi de soluksuz izlenir. "İster kaya olsun isterse de kum tanesi olsun, ikisi de suda aynı şekilde batar." Bu cümle sıkça duyuluyor film sırasında. Ve ilk başta "anlamlı" bulduğunuz bu sözü, film biterken "çok anlamlı" buluyorsunuz. Ne anlatsam ne yazsam, alıntılamış olacağım filmi ("spoiler" çok kullanılan bir tabirle). Öte yandan her söylemek istediğim söz, bir sahnenin çelik bir ustura gibi, incecik bir kağıt gibi insanın yüreğini çizen düşüncelere, sözlere, hareketlere çeviriyor yüzünü.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Gerektiğinde el kamerası ve dijital kamera kullanımları, tabi ki bir de ustalıklı bir şekilde sahneler arası geçişler filmi zihinsel bir şölene dönüştürüyor. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">"Bir canavardan daha kötü olsam bile, yaşamaya hakkım yok mu?" der Oh Dae - Su. İlk başta anlamayız bu sözün derinliğini. Zaman geçtikçe, film çözüldükçe, perde yavaş yavaş kalkıp resmin tamamı göründükçe her şeyin sadece baktığımız kadar olmadığını anlarız. Uzun zaamndır yazmak istediğim bu filmi nihayet buraya aktarabilmenin sevinci var içimde. Zor, yorucu ama çarpıcı ve çok etkileyici bir film. Mutlaka izlenmeli diyerek yine filmden bir cümle ile bitiriyorum bu yazıyı. "Gülün ve dünya da sizinle gülsün, ağlayın ama yalnız başınıza ağlayın"</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Keyifli hafta sonları</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Kahvenizin köpüğü, içinizde huzur daim olsun! </span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: verdana, helvetica; font-size: 14.85px; text-align: justify;">09.05.2008'de Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)</span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-4251992992970526872018-10-19T18:46:00.002+03:002018-10-19T18:46:58.785+03:00Karamel<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoLwAmSffPnDpp-03HG-oWWH1IAPWuHI8AfqnJ5Ru79jOyAOdXRG0H5SgU9mAqBAzfZK7pd-YXQ-8M1G8qehmUzOcg6p8mCYm8kapdTKjI1ueNzMAJ0PbhDIWyxbNLBBSGtZpM/s1600/2418364456_16a71fe707_o.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="458" data-original-width="319" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoLwAmSffPnDpp-03HG-oWWH1IAPWuHI8AfqnJ5Ru79jOyAOdXRG0H5SgU9mAqBAzfZK7pd-YXQ-8M1G8qehmUzOcg6p8mCYm8kapdTKjI1ueNzMAJ0PbhDIWyxbNLBBSGtZpM/s320/2418364456_16a71fe707_o.jpg" width="222" /></a></div>
<span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yönetmen:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Nadine Labaki</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Senaryo:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Nadine Labaki</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yapımcı: </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Anne-Dominique Toussaint</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Görüntü Yönetmeni:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Yves Sehnaoui </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Oyuncular:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> İsmaïl Antar, Gisèle Aouad, Yasmine Elmasri, Sihame Haddad, Adel Karam, Nadine Labaki, Joanna Mkarzel , Aziza Seman, Fadia Stella </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Müzik:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Khaled Mouzannar</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yapım:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Lübnan - Fransa, 2007, 96 dakika</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"><br /></span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Boşa değildir hayatlarında istedikleri değişikliği yapamayan kadınların kendilerini kuaför salonlarında bulması. Hayatınıza karışan adamları ve kadınları değiştiremezsiniz öyle kolayca. İstediğiniz gibi gitmez bazen hayat. Hayal ettiğiniz, uğruna çabaladığınız gibi olmaz hikâyenin sonu. İşte o zaman; kötü hissettiğinizde, bitkin, yorgun ve umutsuzken hayattan, uğraşıp didinip değiştiremediklerinizin yerine gidip saçınızın şeklini ya da rengini değiştirmek, kaşlarınıza yeni bir biçim verdirmek, kendinize bir manikür, pedikür ya da ağda seansı hediye etmek öyle bir iyi gelir ki, kendinizi yenilenmiş hissedersiniz. Tekrar savaşmaya hazır, yıkılmamış, yıpranmamış yepyeni bir kadın gibi...</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Karamel tam da bir kadın filmi işte belki de bu yüzden. Kadınların en büyük kalelerinden birini - ki diğeri de mutfaklarıdır bence - kuaför salonlarını, anlattığı için aksini düşünmek mümkün değil. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Beyrut'ta bir kuaför salonunda, Si Belle, yolları kesişen kadınları görürüz farklı farklı hayatları olan. Evli bir erkekle ilişkisi olan Layale'de sevdiği adamı beklerken pek çok aşağılama, alay konusu olma, kötüleme ile karşılaşan ve bunlara rağmen sadece sevdiği adamın vazgeçemediği kadını tanımak için yanıp tutuşan, 30'unu devirmiş - ki kadınlar için ne önemli ne zor bir yaştır 30 - ailesiyle yaşayan, hala kardeşiyle aynı odayı paylaşan, herkesin "ne zaman evleneceksin" sorularına göğüs geren kadınları görürken; Nesrine'de karşımıza doğu zihninde vücut bulan "leke"sini temizlemeye uğraşan, bu yüzden kendisini gizlemek zorunda kalan, endişelenen, ailesinden bile gizli dertleriyle arkadaşlarının destekleriyle karşı koyan bir kadın çıkıveriyor. Öte yandan Rima'yı görürüz, farklı şeyleri severken de kadın, yüreği yine bir kadın kalbi olan kendisini kıyafetleri ve sert tavırlarının ardına gizlemeye çalışan Rima'yı. Sevdiğinin sadece yanında olmakla bile yetinen, imkânsız da olsa sevmeye devam eden bir kalptir onunki. Jamale'de orta yaş bunalımını, menapozu, terk edilmeyi, mutsuz bir evliliği, kaybolup giden gençliğin telaşını görürüz, yüreğimizin en derininde hissedebiliriz bu kadının gizli saklı acısını. Aksi mümkün değildir çünkü, hissederiz ve anlarız… Ve Rose. Bir sevgiyi bir başkası için feda eden, sorumluluklarını aşka değiş tokuş eden güzel ruhlu Rose. Bu "ruhları güzel" kadınları izlerken illa ki kendimizden tanıdık bir şeyler görüp bağlanıveriyoruz filme. Üzülmüyoruz, hayır, çünkü hayat kadına kendisinden önce başkalarını koyma yetisini vermiştir mucize kavilinden… Çünkü sevdikleri erkekler, dostları, aileleri ve çocukları için kendi umutlarını, hayallerini ve geleceklerini rafa kaldırmış kadınlarla dolu hepimizin etrafı. Ve o kadınlara her gün yeniden hayran oluyor, her gün takdirle karşılıyor ve her gün onlardan biri oluruz biz de…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Bu güzel filmi festivalde seyredemeyenlere 9 Mayıs'ta gösterime gireceği müjdesini vererek sevdiğin/miz kadınlarla geçireceğin/miz keyifli bir hafta sonu diliyorum hepin/mize… </span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: verdana, helvetica; text-align: justify;">11.04.2008'de Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)</span><br />
<span style="background-color: #efe8d6; color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; font-size: x-small;"><br /></span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-10110278748056029852018-10-19T18:43:00.004+03:002018-10-19T18:43:55.351+03:00Piç<span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yazan:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Hakan Günday</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Baskı Tarihi:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Ekim 2003</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yayınlayan:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Doğan Kitapçılık / Türk Edebiyatı Dizisi</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">224 s. -- 2. Hamur -- Ciltsiz -- 14 x 20 cm</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">2. baskı, İstanbul, 2007</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Hayata hep uzak duran adamlar vardır. Ve kadınlar… Aslında tam da hayatın içindedirler. Ama bir yandan o kadar da dışındadırlar ki… Sanki etraflarını bir görünmez duvar sarmıştır ve bütün dünya dertleri onlardan uzakta gibidir. Sabahları yollara dökülen adamlarda ve kadınlarda göremezsiniz bu duvarları. 9 - 6 yollarına düşenlerde, bilgisayar başında oturup olur olmaz işlere kafa patlatanlarda, ellerinde - çantalarında (veya omuzlarında asılı) dizüstü bilgisayarları koşar adım yürüyen kalabalıklarda da yoktur bunlardan hiç. Şehrin en heyecanlı, en sancılı saatlerinde ağır ağır yürürler. Olur olmaz saatlerde, denize karşı otururlar. Bir sigara içerler derin derin nefeslenip… </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Siz evdeki çocuğun ağlamasından bahsedecek olursunuz, onların hiç çocukları olmamıştır. Siz ay sonu dersiniz, ayın başı da sonu da onlara birdir. Çoktan bırakmışlardır her ay 4 haneli paralarla ödenen maaş hesaplarını yahut da hiç olmamıştır o hesaplar. Siz sorumluluklarınızın altında boğulup parça parça öğütürken kendinizi, onlar sorumsuz uçarı kelebeklerdir. Özenirsiniz bazen, kıskanırsınız o umarsız, dertsiz tasasız hallerini. Bazen de öfke ile dolup taşarsınız umarsızlıklarına. Dünyaya aldırmazlıklarını sığdıramazsınız akıllarınıza ve onların kendi akıllarına nasıl sığdırdığını bu akıl almazlığı... Oysa bilmezsiniz, onlar akıllarının ipini salmışlardır. Bu ipler ki akıllarıyla birlikte hayatlarını da insanlara bağlar aslında. O bağları koparanlar, bırakıp giderler her şeylerini ve herkesi. Ya da saldıkları ipin ucunda tüm değer verdikleri sevdikleri, hidrojen gazı ile şişirilmiş balonlarla asılıdır. Uçup gitmesine izin vermişlerdir. Sanırsınız ki çok kolay böyle olmak. Böyle umarsız, böyle sorumsuz… Dertsiz sanırsınız hepsini, serseri… Oysaki en dertlilerimizdir aslında onlar. En cesurlarımız ama korunmaya en muhtaç, en yaralı ruhlarımız…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Bir Hakan Günday kitabı daha anlatmadan günümün geçmeyeceğini anladığımda çok geçti artık. Bir hafta sonunuzu daha gizliden sarsacak bir kitabı anlatır buldum kendimi. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Sadece erkekleri anlatıyor kitabında Hakan Günday, belki kadınlar gerçekten daha az cesaret ettiği için böyle her şeyi bırakmaya. Ya da daha çok cesaret edip her şeyi bırakıp yeniden kurmaya, bu hikâyelere denk düşmezlerdi belki. Ya da en iyi erkekleri anlatmak gelmişti elinden yazarken bu romanı. Aslında zaten, ne Barbaros, ne Afgan, ne Hakan ne de Cenk; dördünden biri eksik olsaydı belki bu kadar da çarpıcı olmazdı bu roman. Bu güçlü, yakışıklı, umursamaz, sıra dışı adamları anlatırken gözüme birer resim çizdi Hakan Günday. Romanı bitirdiğimde hepsine ayrı ayrı ağladım. Hepsinin son hallerini düşündüm. En çok da kalanları düşündüm… Yahut da seçim yapıp her şeyin farkında olanların ne hissettiklerini… Gitmek mi kalmak mı zor der bir şarkı emin değilim kim söylerdi. Bildiğim, gitmenin zor olduğu benim… Bildiğim, giden - karar veren yani - hep soru işaretlerini takacaktır gözlerine. Olur olmaz aklına düşecektir yaptığı. Seçiminin yanlış olma ihtimali ile ürperecektir. Pişman olacaktır. (Belki de olmayacaktır, emindir yaptığından ki ne mutlu öylesi insanlara! Ama bu türden maalesef az vardır insanoğlu arasında, her daim "ya böyle olmasaydı" diye sorar dururuz çünkü…) Bildiğim; kitapta anlatılan adamları düşünürken, bir bir giydirirken ruhlarını yaşamlarıyla, beni onlardan "asla bu kadar cesur olamayacak olmam"ın ayırdığı… Belki bir yeraltı romanı diyeceksiniz, belki sıra dışı hayatlara yüklenip bir dünya yaratmış diyeceksiniz bu romanı için Hakan Günday'a. Demeyin. Yüreğinin derininde kendinden bile sakladığı gerçekleri olan boyalı kuş*'ları düşünün. Asla cesaret edemediğiniz için pişman olduğunuz şeyleri düşünün, bu romanı öyle okuyun. Görün bakın işte o zaman nasıl da yürüyor dört adam önünüzde vücutları dimdik ama ruhları eğrilmiş bir halde…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Keyifli güneşli bir hafta sonu dileklerimle… </span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: verdana, helvetica; text-align: justify;">04.04.2008'de Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)</span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-86959381500124600042018-10-19T18:42:00.001+03:002018-10-19T18:42:22.850+03:00Şimdi ya da Asla<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8SXR8EwBiL9nTbW-zw57G7MEwX6Hmh07I0-OBr8jtm7652ts4oaIPz7u8LDjlN9f02rwiG4dZEwEAPLwrENmMcenMAOiEJBOJK-sWHahg2U4cgpJq5-nvCzUfMBXT-XyNcXek/s1600/2215448331_b3e679381a_z.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="640" data-original-width="446" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8SXR8EwBiL9nTbW-zw57G7MEwX6Hmh07I0-OBr8jtm7652ts4oaIPz7u8LDjlN9f02rwiG4dZEwEAPLwrENmMcenMAOiEJBOJK-sWHahg2U4cgpJq5-nvCzUfMBXT-XyNcXek/s320/2215448331_b3e679381a_z.jpg" width="223" /></a></div>
<span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yönetmen:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Rob Reiner</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Senaryo:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Justin Zackham</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Görüntü Yönetmeni:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> John Schwartzman</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Oyuncular:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Jack Nicholson, Morgan Freeman, Serena Reeder, Sean Hayesi, Rob Morlow, Beverly Todd, Alfonso Freeman, Rowena King, Annton Berry Jr., Verda Bridges, Destiny Brownridge, Brian Copeland</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Müzik:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Marc Shaiman</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Tür: </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Komedi, Dram</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yapım:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> ABD, 2007, 97 dakika</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Filmin orijinal ismi "</span><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Bucket List</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">", yani, ölmeden önce yapmak istediğim şeyler listesi. 'Bucket List' İngilizce "nalları dikmek" anlamına gelen "kick the bucket" deyiminden geliyor. (Belki altyazılarda kullanıldığı gibi, tahtalıköy listesi olarak çevrilebilirdi.)</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Milyoner Edward Cole ile araba tamircisi Carter Chmabers' ın farklı dünyaları Edward'ın sahip olduğu hastanenin bir odasında kesişir. Taban tabana zıt görünen iki adam; (biri evli ve kocaman bir aile sahibi - diğeri yalnız, biri zengin - öbürü kendi halinde bir tamirci, bir uçarı, kaprisli - öteki, olgun, bilge…) hayatlarının sonunun benzer olduğunu görünce ister istemez yakınlaşır ve el nihayet kendilerini ölmeden önce yapmak istediklerinden oluşan bir liste ile kocaman bir maceranın içinde bulurlar. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Paraşütten, piramitlere, Tac Mahalden, Ferrarilere uzanan bu yolculuk aralarında bir dostluğu büyütürken, her ikisinin de hayattaki önceliklerini gözden geçirmeleri ve kendilerini sorgulamaları kaçınılmaz olur.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Pek çok klişe ile dolu ve hatta yer yer mantıksız da olsa (O kadar zengin bir adamın, Ferrari'ye binmemiş olması, piramitleri ya da Tac Mahal'i görmemiş olması mümkün müdür? Bunları yapmadıysa sebebi, zaten bunlara karşı ilgi duymaması mıdır yoksa?) sürekli güldüren, sonlara doğru küçük duygu fırtınaları ile kirpiklerinizi bir parça ıslatan keyifli bir seyirlik "Şimdi ya da Asla". Piramitleri ve paraşütle atladıkları sahneleri izlerken "ben de yapmalıyım" dedirten, "dünyadaki en güzel kızı öp", "muhteşem bir şeye tanık ol" vb. maddelere gelince sıra; sevdiklerimizi, hayatımıza dair isteklerimizi ertelememeyi hatırlatan ve el nihayet serin bir bahar havası gibi içimize dolup, bizi gülümseten bir film. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Belki konu çok orijinal değil, belki basmakalıp fikirler çok ama sadece Jack Nicholson ve Morgan Freeman'ı görmek bile o bir buçuk saati güzelleştiriyor. Kaldı ki, mesaj kaygısı taşıyor havası vermiyor hiç ama yine de veriyor mesajını. Sinemadan çıktığımızda ikimiz de aynı şeyi düşünüyorduk arkadaşımla, kuvvetle muhtemel. Hayatta yapmak istediğimiz şeyleri arkamızda bırakıp gitmemeyi… Arkamıza dönüp baktığımızda, "iyi ki"lerin "keşke"lerden çok daha fazla olmasını… "Güzel yaşadım" diyebilmeyi…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Seyredip mutlu olabileceğiniz bir film önerdim size bu hafta, dilerim güzel havanın, güzel filmlerin, güzel kitapların, güzel müziklerin ve güzel yemeklerin doldurduğu bir hafta sonunda bu da kulağınıza çalınan hoş bir seda olur...</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Keyifli günler dileklerimle</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Köpüğü bol kahveleriniz olsun… </span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: verdana, helvetica; font-size: 14.85px; text-align: justify;">07.03.2008'da Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)</span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-40448243767696718092018-10-19T18:39:00.000+03:002018-10-19T18:39:03.188+03:00Zargana<span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yazan:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Hakan Günday</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Baskı Tarihi:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Mayıs 2002 (1. Basım)</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yayınlayan:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Doğan Kitapçılık / Türk Edebiyatı Dizisi</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">190 s. -- 3. Hamur -- Ciltsiz -- 14 x 20 cm</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Sadece üç dört yaş büyük benden. Ama çok kıskanıyorum onu. Daha ben ne yapmak istediğimi bilmezken kâğıt kalemle, onun kitapları varmış… Sene 2000. Ben okul yollarını arşınlıyorum Barbaros Bulvarı'ndan; bir aşağı, bir yukarı. O kitap yazmış. Kıskandım. Böyle kıskanmamın sebebi, yaşının bana yakın, yazdıklarının, hissettirdiklerinin, düşündüklerinin düşündüklerime yakın olması elbette, biliyorum, ama yine de kıskanıyorum. Durduramıyorum kendimi. Rodos'ta doğmuş, bir daha kıskandım. Böyle çarpıcı yazmayı isterdim. Kıskanıyorum. Çok… Dayak yemiş gibiyim. Çarpıldım. Ne yazmış "Kinyas ve Kayra"da? "Omnes vulnerant ultima necat *". Zargana da öylesi bir vuruş oldu. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Bir çocuk, 12 yaşındayken ailesinin öz ailesi olmadığını anlayıp evden kaçar, Berlin sokaklarındadır. Küçük bir çocuktan zarganaya dönüşür; insan olmayan, insan gibi görünen başka bir canlıya. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">17 yaşında, öfkeyle dolu, kendilerini arayan çocuklar vardır diğer tarafta. Öfkeli, hırçın, farklı olmak isteyen, farklı görünen, farklı olan… Koma'yla Zo. Rio ile Bos vardır sonra. Daha önce hiç olmadıkları kadar kendilerine güvenle dolu, yapacaklarından ve olacaklardan emin…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Çocukluğundan sıyrılmamış bir fahişe vardır sokaklarda, bir adamın bir diğerine, bir çocuğun diğer bir çocuğa duyduğu aşk vardır sayfalarında kitabın…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Hayat birilerinin yazdığı bir oyun mudur hep birlikte oynadığımız? Kim ne kadar kendisidir gerçekten, kim ne kadarını oynuyordur? Eğer oyunsa bu yaşanan, sadece yazanın yönlendirdiği bir oyun mudur peki? Oyuncuların kuralları kendilerince esnettikleri, değiştirdikleri olmaz mı hiç? </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Kurguyu anlatmak haksızlık olur kitabı okumayanlara, anlatmamak ise suya yazmak gibi olur okumayanlar için. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Desem ki tüm insanlar yazılmış bir oyunu mu oynuyor diye soruyor insan kendine… Aslında toplumsal hayatın tamamı bir oyun değil mi, zaten hepimiz üstümüze düşen rolleri oynamıyor muyuz? Ya da bu role itirazımız varsa işte o zaman boyalı kuşları olmuyor muyuz bu kafesin? Ne zaman kayboluyor içimizdeki ile dışımızdaki arasındaki çizgi? Ne zaman bir oluyoruz dışımızdaki insanla? Ya da ne zaman ele geçiriyor bizi ve zafer bayrağını dikiyor tam da orta yerine kalbimizin? diye sordurtuyor bu kitap insana… Yeter mi sizce bu sorular bir kitabı anlatmaya?</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Güzel bir hafta sonu dileklerimle… </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">*"Omnes vulnerant ultima necat" ayrıntılı bilgi için bknz.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><a href="http://www.kmarsiv.com/sayilar/20070119.asp#melismine" style="color: #884229; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" target="_blank">http://www.kmarsiv.com/sayilar/20070119.asp#melismine</a><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> </span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: verdana, helvetica; font-size: 14.85px; text-align: justify;">22.02.2008'da Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)</span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-88862115368872538062018-10-19T18:37:00.000+03:002018-10-19T18:37:43.993+03:00Komşunun Tavuğu<span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yönetmen:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Zafer Davutoğlu</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yapımcı: </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Osman F. Seden </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Görüntü Yönetmeni: </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Kenan Kurt </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Müzik:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Fecri Ebcioğlu</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Oyuncu:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Sadri Alışık, Türkan Şoray Tunç Okan, Kadir Savun, Senih Orkan, Çolpan İlhan, Vahi Öz</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Çınar Müzik Yapım, 1965</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Eski filmleri sever misiniz? Hani şu siyah - beyaz olanlarını? Sadece sevginin, iyiliğin güzelliğin kazandığı, tertemiz rüyalarla dolu olan, genç kızları beyaz atlı prenslerine; fakir delikanlıları zengin de olsalar sevdiklerine, anneleri çocuklarına kavuşturan siyah beyaz filmleri? </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Hani biraz dikkat edince o filmlerde söylenen şarkıların (çoğunda şarkı söylenir çünkü o filmlerin) filmdeki şarkıcıların değil bir başkasının söylediği hoş sedalar olduğunu, tıpkı dublajlı amerikan filmleri gibi ağız hareketleriyle söz yapılarının uymadığını anladığımız, jeton atılmadan konuşulan telefon kulübelerini gördüğümüz ama hiç birine aldırmadığımız filmlerdir onlar. Beşiktaş'ın, Sarıyer'in, Maçka'nın, Taksim Meydanı'nın, Şişli'nin - kısacası İstanbul'un filmlerde görünen her yerinin - boş, trafiksiz, temiz, nezih olduğu filmler. Sokaklarında takım elbiseli yahut temiz giyimli adamların dolaştığı, sokaklara tüküren, kötü gözlerle etrafı süzüp yere tükürenlerin sadece "kötü adamlar" oldukları zamanları anlatan filmlerdir onlar. Adı üstünde, "film" işte…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Ben çok severim siyah - beyaz Türk filmlerini, masumiyete, saflığa, insanlığa dair her şeye, her şeye rağmen - her seferinde yeniden - inanmamı sağlayan, iyilerin illa ki kazandığı, adaletin er ya da geç yerini bulduğu filmlerdir çünkü onlar. Günümüz memleketinde oldukça az görünen her şeyi görebileceğiniz hayal dünyaları, umut kapıları…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">İşte bu da öylesi bir film. Evli kalması kaydıyla yüklü bir mirasa sahip olacak bir kadınla (Bu kadın, bence o dönem yine güzelliğinin zirve dönemlerinden birinde olan Türkan Şoray) mirastan pay almak isteyen akrabalarının mücadelesi anlatılmakta filmde. Ne çare ki kadın boşanmıştır ve öyle bir anda akrabalarıyla karşı karşıya bulur ki kendisini, bunu saklamaktan başka çaresi kalmaz. Bu oyun için bir de koca gerekmektedir. Bulunan koca elbette ki Sadri Alışık'tır. Üstelik bu koca akrabasının kocası olunca (ki bu akraba da Çolpan İlhan'dır.) bir de kendisini seven eski kocası (Tunç Okan) bu curcunaya dâhil olunca ortalık panayır yerine döner. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Filmin gerisini anlatmaya gönlüm razı değil. Sadece bir adamın bu kadar "sakar", "beceriksiz" oluşunu bu kadar doğal bir şekilde başkası oynayabilir miydi bilmiyorum Sadri Alışık olmasaydı? Ve yine kocasını bu kadar çok sevdiği halde, sırf çok sevdiği, minnet duyduğu bir başkasına yardım etmek için kocasını başka bir kadının yanına - ki bu kadın da Türkan Şoray - gönderen, ama yine de kıskançlıktan böylesine deliye dönen başka bir kadın olabilir miydi Çolpan İlhan'ın yerinde?</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">İzleyince düşünüp durduğum şeylerden biri de bu galiba bu eski Türk filmlerinde, bu kadar "güzel" insanlar, bu kadar "iyi niyetli, temiz yürekli, saf kalpli" insanlar var mıydı acaba eskiden, gün be gün kayıp mı oldular hayatımızdan? Yoksa bütün bunlar gerçekten o eski filmlerin parçaları mıydı sadece? Keyifli seyirler olsun.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Güzel bir hafta sonu dileğiyle… </span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: verdana, helvetica; font-size: 14.85px; text-align: justify;">01.02.2008'da Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)</span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-11338662793143541402018-10-19T18:35:00.000+03:002018-10-19T18:35:24.456+03:00Bir Şehnaz Oyun<span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yazan:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Turgut Özakman</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yöneten:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Şakir Gürzumar </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Müzik:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Cem İdiz</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Reji:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Şakir Gürzumar</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Sahne Tasarımı:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Ali Cem Köroğlu</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Kostüm Tasarımı:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Gülhan Kırçova</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Işık Tasarımı:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Enver Başar</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Dans Düzeni:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Yeşim Alıç</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Dramaturg:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Şafak Eruyar</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Reji Asistanları:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Pınar Güntürkün, Tuba Kantoğlu, Enes Türkoğlu</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Oyuncular:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Simay Küçük, Okday Korunan, İsmail İncekara, Erkan Taşdöğen, Gülseren Gürtunca, Deniz Gönenç Sümer, Neslihan Kolaylı, Sitare Bilge, Seda Yıldız, Erdal Bilingen</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">"Güzel hanımlar, zarif beyler... Hoş geldiniz… Herkes yerini alsın, başlıyor gösterimiz. İki perde, tekmili birden... Saz, caz, bando, mızıka, raks, dans, pandomima, Yaşasın müdüriyet... Bir de cabadan ön oyun... Bugün her şey bol kepçe... Ne hikmetse... Sözü özü güzel hanımlar, zarif beyler; sürmeli, gamzeli, işveli, cilveli, inanmazsanız buyurun..." </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">1900'lerin başı, I. Dünya Savaşı dolaylarında İstanbul. Hatta ki, Galata... Bıçkınların, sarhoşların, âşıkların, eğlencenin, barbutun, külhanbeyliğinin mekânı Galata… Koltuk sevdası, düzen çabası, yaşam kavgası ve ille de aşk…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Bol müzikli, bol danslı, kahkahalı, neşeli, soluksuz keyifle izlenen bir oyun Ocak ayında perde açan "bir şehnaz oyun". Şekerpare'yi hatırlar mısınız? İlyas Salman ve Şener Şen'in oynadığı? Onun tiyatro versiyonu diyebilirim benim aklıma gelen o film oldu çünkü oyunu izlerken.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Turgut Özakman'ın kaleminden dökülen kelimeler sadece dönemin yaşantısını anlatmıyor, günümüze de ışık tutuyor. Ya da bazı şeylerin yıllar geçip de hiç değişmediğini vurguluyor. Düzenin kaymağını yiyenlerin düzenin devamını istediğini, kraldan çok kralcı olanları; dürüstlüğün, saflığın memlekette her daim istismara maruz kaldığını, kadınların "ikinci sınıf" insan muamelesi gördüğünü, yüzyıl geçse de değişmeyen hoyratlığımızı… Hepsini görüyor insan bu oyunda. Ama ki, Şehnaz'ın aşkını anlatışı hapishanede;</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">"Salkım saçak,</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Sere serpe,</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Yedi veren gül gibi,</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Aşığım ben,</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Oh be!"</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">İşte orada yine de anlıyor insan aşkın, sevginin sınır tanımazlığını, deliliğini, enginliğini, başa çıkılamazlığını, engel olunamazlığını…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Geleceğe dair güzel şeyler umut etmek istiyorum, dürüstlüğün, adaletin, sevginin, insanlığın yükselen değerler olmasını umut etmek istiyorum. (ki bunlar yükselen değerler olsa, ne ekonomi, ne siyaset, ne iç - ne dış politika, ne terör, ne türban, ne anayasa değişikliği, ne faili meçhul cinayetler, ne kan davaları, ne şu, ne bu, hiç birinin bugünkü gibi olmayacağını bildiğimden bunları ilaveten umut etmeyi istemiyorum. Zaten ilk umut etmek istediklerimin doğal akışı bunları getirecektir diye düşünerek…) Ama bir de bakıyorum ki, her şey hala aynı bundan 100 sene öncesiyle, hatta bazı şeylere bakınca daha bir geride, daha bile kötü. İnsanda umut etmeye hal kalmıyor bu gerçekle yüzleşince… Sonra durup düşünüyorum bir an, umutsuzluğa kapılmamak, direnmek lazım diyorum. İnsan nasıl direniyorsa sevdiğini kaybetmemek için, aslında kazanamayacağını bilse de - tıpkı Şehnaz gibi - umutlarında da direnmeli. Unutmamak lazım gelir; "Adalet topaldır, ağır yürür fakat gideceği yere er geç varır." </span><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">*</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Söylenecek sözler var, amma ve lakin keyifli bir hafta sonu dilemek lazım, nadide zamanları değerlendirmek… </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Umutlarımı paylaşmanız, umutlarımızın gerçeğe dönüşmesi dilekleriyle… </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">* </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Mirabeau </span></span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-36146952243535066682018-10-19T18:32:00.001+03:002018-10-19T18:32:50.770+03:00Güllerin Savaşı<span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yönetmen:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Danny De Vito</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Senaryo:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Warren Adler</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Görüntü Yönetmeni: </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Stephen H. Burum</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Müzik:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> David Newman</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yapım:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> 1989, ABD, 116 dk.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Oyuncular: </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Danny De Vito, Michael Douglas, Kathleen Turner</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Oliver ve Barbara Rose 18 yıldır evlidir. Ancak günün birinde Barbara, Oliver'siz geçecek hayatın nasıl olacağını düşünmeye başlar ve bir süre sonrada boşanmak istediğini anlar. Ayrılmaya karar veren çift, içlerinde yıllardır birikmiş olan nefreti mal ayrımı bahanesiyle ortaya dökünce işler içinden çıkılmaz bir hal alır. Oliver'ın avukatı usta taktikler ileri sürer, ancak her şey için artık çok geçtir. Birbirlerini yaşadıkları evden atmaya çalışan Oliver ve Barbara akıl almaz yöntemlere başvurarak kurnazca planlar geliştirirler. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Komedi oyunculuğuyla ön plana çıkan ancak eğlence endüstrisinin en başarılı film yapımcılarından birisi olarak da gösterilen Danny De Vito, yönettiği "Güllerin Savaşı" ile başarılı bir kara mizah örneği ortaya koyuyor. Warren Adler'ın bir evliliğin ölümü hakkındaki romanından uyarlanan komedinin yıldızları Douglas ve Turner.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Birbirlerini çılgınca severek evlenmiş bir çiftin, aradan uzun yıllar geçince bağlılıklarının nefrete dönüşüp yaşadıkları evi nasıl bir savaş alanı haline getirebileceklerini anlatıyor film aslında. Bir evliliğinin sonunun nerelere varabileceğini gösteriyor biraz uçta bile olsa. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Bir çiftin birbirine yabancılaşması ile ilgili bir öykü yazmaya başlamıştım bir vakitler, daha doğrusu, birbirlerini mutlu etmek adına kendilerine ve böylece de sevdikleri insanlara yabancılaşan bir çiftin öyküsünü… Benim öyküm dramatik unsurlar içeriyordu, Güllerin Savaşı benimkinin aksine komedi havasına bürünüp anlatıyor bu yabancılaşmayı… </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Sevgili karısının ölüm tehlikesi yaşarken yanında olmamasını sorgulayan Oliver, (karısının mutsuzluğunu görmezden geldiği günleri unutarak pek tabi) seven, kafası karışmış mutsuz bir koca iken; Barbara bir zamanlar sevdiği adamın, sevmediği hayatına uyum sağlamak için sevmediği bir hayata gömülmüş - zaten sevgisi bu sebeple azalmış - bu hayattan kendini kurtarmaya çalışmaktadır. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">İnsanın canını en çok sevdiği, onu en iyi tanıyanı yakabilir derler ya, işte tam da öyle olduğunu görüyorsunuz filmde. Filmin en başında tanışmalarına vesile olan bir bibloyu görüyoruz. Sonra o biblonun nasıl bir intikam aracına dönüştüğünü izlerken aklıma ilk gelen bu oldu. Tıpkı "düşmanını alt etmek istiyorsan onu çok iyi tanı" dedikleri gibi… Karşımızdakini ne kadar iyi tanırsak; neyin, canını ne kadar yakacağını ne kadar iyi bilirsek o derece savunmasız olur karşımızdaki bize, o derecede de yakın… </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Filmin bütününe bakıp "komik"ti diyebilirim belki ama bittiğinde iki damla süzülüyordu göz pınarlarımdan… Her fedakârlığın, her feragatin mutluluk getirmediğini - sanki hala bilmezmiş gibi - görünce yine tutamadım kendimi çünkü.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Film hakkındaki genel görüşüm (içinde olmadığım bir olayı ancak tahmin edebilirim sanırım, 18 yıllık evli olmama daha kim bilir kaç yıllar olduğuna göre) bir evliliğin içine düştüğü açmazları, çoğu insanın farkında olmadan huzursuz yaşadığı evlilikleri çok başarılı bir şekilde gözler önüne serdiği yönünde… Büyük bir aşkla başlayabilir bir evlilik. Büyük heyecanlarla veya umutlarla çıkabilirsiniz bir yola - bu bir arkadaşlık, bir iş, bir heves, bir aşk ya da bir evlilik olabilir - önemli olan çıktığınız yolda yürürken geçtiğiniz sokakları içinize sindirmeniz, sevdiğiniz sokaklardan geçmenizdir belki de… Çünkü geçtiğiniz yerleri sevmezseniz, yolun sonuna vardığınızda, gitmek istediğiniz yerin vardığınız yer olmadığını anlarsanız tahmininizden de hızlı önemini yitirebilir o yer. Yani bazen "Önemli olan yolun sonu değil, yapılan yolculuktur…"</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Keyifli yolculuklar keyifli bir hafta sonu dileklerimle… </span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: verdana, helvetica; font-size: 14.85px; text-align: justify;">28.12.2007'da Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)</span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-21031162795063118942018-10-19T18:29:00.003+03:002018-10-19T18:30:23.342+03:00Ben Ruhi Bey Nasılım?<span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Tekrar izlemek bir başka oluyormuş aynı şeyleri, aradan zaman geçince. Tıpkı dediği gibi şairin, aynı nehirde iki kere yıkanılmıyor*muş. Edip Cansever'in şaheserine uygun bir anlatımla dökmek istedim içimdekileri, o tadı verebildimse ne mutlu bana…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Başka söze, yoruma gerek yok, keyifli seyirler dileyip huzurdan çekilmektir bugün bana düşen.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Kahvenizin köpüğü bol olsun,</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">İyi hafta sonları…</span></span><span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yazan: </b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Edip Cansever</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Rejisör:</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> Cüneyt Çalışkur</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Dekor:</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> Ethem İzzet Özbora</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Kostüm:</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> Gülhan Kırçova</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Işık:</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> Önder Arık</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Müzik:</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> Tamer Çıray</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Oyuncular:</b><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> Uğur Polat, Taner Birsel, Rüçhan Çalışkur, Mahmut Gökgöz, Ali Fuat Çimen, Ali Ersin Yenar, Canan Sanan, İbrahim Selim</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">2002 (6.) Afife Tiyatro Ödülleri<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Yılın En İyi Erkek Oyuncu<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Yılın En Başarılı Işık Tasarımcısı<br style="margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="margin: 0px; padding: 0px;" />…<br style="margin: 0px; padding: 0px;" /><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Ve her şey hızla yetişti sonra<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Sarı bir günün kahverengi yarınına…<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />…<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ve her şey dönüştü işte <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Kahverengi bir çarşambadan <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Sapsarı bir cumartesiye…</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Renkler mi dönüşür, günler mi geçer? Yoksa sadece baktığımız yer midir değişen? Aslında kahverengi bir çarşambadan sarı bir cumartesiye ya da pembe bir cumartesiden simsiyah bir salıya dönüşen biz miyiz, günlerden günlere savrulup?</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Ne peki?<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Yere dökülen bir un sessizliği mi?<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Göğe bırakılmış bir balon sessizliği mi?<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />İşini bitirmiş bir org tamircisinin tuşlardan birine dokunacakkenki dikkati ve tedirginliği mi?</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Nedir kendimizde ölesiye kurcaladığımız? Anılar mı? Pişmanlıklar mı, yapamamış olduklarımızdan biriktirdiğimiz? Nedir o un sessizliğinde içimizden kopan? Hangimiz, "ben varım - yaşıyorum" diyen hangimiz, "hayatta niye varım" diyen hangimiz o sessizliği yaşamadan geçip gitmiştir ki dünyadan? Kendi gürültüsünde kaybolanların geçebildiği bir sessizliktir o ancak. Huzursuz ruhların hepsi, hepimiz o sessizliği duyarız. Öyle içimizde biliriz, duyarız ki o sessizliği, ne yapsak bozamayız, o sessizlik orada öylece durur. Bakarız. Bekleriz. Geçsin diye dualar ederiz belki, ama biliriz. O bize geldiği gibi, bizden gideceği zamanı da kendi seçer. İşine titizlenen bir işçidir o, büyülü piramitleri inşa eden köleler gibi. Sıradan, ama eşsiz… Sadece kendisinin bildiği, kendisinin seçtiği bir zamanda gelir, hayatımıza girer, bizi değiştirir - telafisiz bir değişikliktir bu, üzgünüm itiraf ettiğime ama bir daha asla eski "kendimiz" değilizdir o gittiğinde - sonra da arkasında o sessizlikleri duyan bir biçare bırakıp gider…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Bırakıp gidiyor anılarımı rüzgâr<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Denize bırakılmış çöpler gibi,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Yol kenarlarında birikmiş gereksiz eşyalar gibi,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Geri veriyor ve çekip gidiyor usulca.</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Duyduğumuz o sessizlik hayatı sorgulamaya savurur bizi, anılarımız köşe başlarında bizi bekler. Doğru - yanlış bir bir gelir, hayatımızın dönemeçlerinde bize selam durur. İşte o zaman anlarız anıların ne önemli, ne acı veren, ne mutlu eden, ne hüzünlendiren bir zamanı temsil ettiğini…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Ben ruhi bey, nasıl olan ruhi bey nasılım?<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Bir yaz ikindisinden çıktım geldim,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Diyelim bir pazartesiydi, biraz da şöyle geldim <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Kapıyı iyice kapadım <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />- Kapadım mı, evet, kapadım -<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Çitlembik ağacının altından geçtim,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Frenk üzümlerinden bir iki salkım kopardım, <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Dişlerimle sıyırdım, <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Sardunya renginde ve sardunya tadında idiler <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Biri fotoğrafımı çekiyorkenki gibi durdum, <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Azıcık gülümsedim <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ve dünya bana gülümsedi</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Hep kendimi dinlerim ben. Nasılım? Mutlu muyum? Üzgün müyüm? Kırgın mıyım? Nasılım? Sevinçli? Telaşlı? Neşeli? Umutlu? Öfkeli? Çaresiz? Nasıl? Kendimi dinlerken mi duydum o sessizliği, o sessizliklerde mi öğrendim kendimi dinlemeyi, hiç bilemedim. Bazen öyle çok dinledim ki kendimi, Maçka parkı'nda buluverdim bedenimi, ellerimde o herkesin illa ki oturmuş olduğu alçak tabureli çay bahçesinin temiz mi kirli mi olduğuna aldırış etmeden avuçlarımı ısıtmak için sıkıca tuttuğum, içinde sabahtan beri kaynayan acı çayın bulunduğu çay bardaklarıyla? Orada denize bakıp, kalemimle defterime hızla yazdığım satırları kaç kez okuyup, gözlerime bir sis perdesi çekip ara verdim denizi seyretmeye? Kaç kez unuttum kendimi de ağladım, denize bakıp? Kaç kez gülümsedim, sokaktaki insanların düşüncelerine aldırmadan, kendi kendime? Kaç kez sanki fotoğrafım çekiliyormuş gibi durdum, tıpkı Ruhi Bey gibi? Ve kaç kez, kim bilir kaç kez, bana gülümsedi dünya ve ben pek çoğunda onu görmeden gittim?</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Nasıl olacaksınız Ruhi Bey? <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Bugün de erkencisiniz Ruhi Bey? <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />…<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Böyle sabah sabah Ruhi Bey?<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Akşam akşam Ruhi Bey? <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Akşam sabah Ruhi Bey?<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />…<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Sizinle görüşelim Ruhi Bey?<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Vaktim yok, vaktim yok <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ruhi bey, görüşelim <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Vaktim yok görüşmeye kimseyle <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ruhi bey <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Kendimle bile, kendimle bile. <br style="margin: 0px; padding: 0px;" />(olmaz ki, kimse kimseyi sevemez ama hiç kimse.)</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Hep insanlarla çevremde, yalnızlığı özlediğimde yüzümde gülümseyen - gülümseten maskemle hafif geride durdum, ona kadar saydım, geri geldim. Gelmesem geri çağırdınız, "Nasılsınız?", "Nasıl olacaksın? İyisin, iyisin…", "Bugün de erkencisin?", "Muhakkak görüşelim…" oysaki ben gitmek istiyordum, sizden, herkesten ve her şeyden ve hatta kendimden… </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Bu meyhaneyi yirmi yıldır işletirim<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Doğrusu Ruhi Bey gibisini hiç görmedim<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Mısır çarşısı'nda baharatçı dükkânları vardır, bilirsiniz<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ruhi beyi ben o dükkânlara benzetirim<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Binlerce şeydir çünkü ruhi bey<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Nanedir, adaçayıdır, zencefildir<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Bu çevrede herkes onu tanır<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Bana sorarsanız tanımaz<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Şöyle ki, bir ayakkabı çivisi gibi kendine batar<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Şarabıyla batar, uykusuzluğuyla batar<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Gülmesi hüznüne<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Konuşması susmasına batar.</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Ama gidemedim de. Durup durup kendime battım, gitmediğim / gidemediğim için de… Ama kendime battığımı da kimselere anlatamadım. Anlatsam beni deli sanarlardı belki, yine geldi bunun jezabel**'i derlerdi içlerinden. "Amma da bunalımlı, ne derdi var ki bunun?" derlerdi. Sonra gülümseyip yaklaşır, "A, ama hiç yakışıyor mu sana? Hadi gülümse biraz, bak yakışmıyor hiç" derlerdi. Sonra türlü şekilli saçmalık anlatır, kendi hüznünde boğulmaya bile bırakmazlardı insanı. Eminim. İşte bu yüzden kendi kendime, bir de benim gibi birkaç sessizlik yolcusuna battım ben hep. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Ve yıllarca sonra kadının ölüsünü<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Bir bulantı cenazesi gibi kaldırdılar içimden</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Sonra bir gün anladım. Kendimi bırakıp gitmenin bir yolu yoktu. Mutluluğumun temelini de, mutsuzluğumun temelini de kendi elimle atıyordum ben. Öyle bir kendi başına, öyle bir kalabalık içinde, ama öyle bir yalnızdım ki, kimsenin gücü yetmiyordu bu etten duvar, demirden kafes içine girip düşüncelerimi değiştirmeye. İşte o gün artık kokuşmaya başlayan bir cenaze gibi, o üzgün çocuk ölüsünü de içimde bir yerlere gömmem gerektiğini anladım.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Tepebaşı'ndan Pera'ya girerken<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Küçük bir alandan geçeceksiniz,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Geçmeyin!<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />…<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ben, karim, bir de anjel<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Biz ucumuz kurk kaplarız, kurk dikeriz<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />anjel elimizde büyümüştür, iyi kızdır<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Hemen hemen hiç konuşmayız - içersi biraz loştur -<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Yoktur ki ne konuşsak yıllarca konuşmuşuz.</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">İşte o zaman kendimle konuşmaktan da geçtim. Düşünmekten de geçmeli… Ne konuşacaksam, ne düşüneceksem düşündüm zaten. Düşünmek bir yere getirmedi ki beni… Sorunları tahlil ettim, inceledim de ne oldu, çözümsüz bir bulmacanın içinde kalakaldım. Ne konuşsam daha önce söylemişim, ne desem çemberimin içinde kaldı sesim…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Kimseye bir şey söylemedim<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ama bir daha gelmedi<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ne sevgi, ne nefret, önceleri bir şey duymadım<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Sadece gelsin istedim<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Uyanık bekledim<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Gelsin istedim<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ama bir daha gelmedi.<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />…<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Bir daha gelmedi, hayır, bir daha hiç gelmedi<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ama onunla ben<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ne zaman istedimse o zaman yattım.</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Sonraları anladım içimde beslediğim bir umudun peşimi bırakmadığını, hep o çemberi kırmak için gizliden gizliye kendimi büyüttüğümü, gizliden gizliye bekleyip, açıktan açığa koruduğumu, hep o yalnızlığı paylaşacak birilerini aradığımı, korktuğumu, korktuğumu kimselere diyemediğimi… Korktum, güçlü görünmek zorunda olduğumu sandım, kimselere diyemedim işte... Hayallerimi büyüttüm kendime, uykuların sıcaklığını düşledim sarmaş dolaş, güne uyanan gözlerde aksimi görmeyi bekledim. Sadece benim olan, sadece beni gören bir çift göz bekledim... Sonra bir adam yarattım, gözlerinde yansıdığım. Sesinde sadece kendi adımı duyduğum... Ama bu adam, sadece hayallerimde kaldı.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">...</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Anlamadığım şu:<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ben neden bir otel kâtibiyim?<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Eskiyim, renksizim, kimsesizim,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Yontulmuş kalemlerden, sosisli sandviçlerden iğrenirim;<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Papazlardan, homoseksüellerden iğrenirim;<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Kız kurularından ve saldırgan dullardan<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ve yaşlı adamların sararmış dudaklarından<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ve deli saraylılardan, onların aybaşı kokularından<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Kendimden, kendimden..<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ve nedendir ki ben<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Sararmış bir sürahide kirli bir su gibi bekletilirim.</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">...</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Ömrüm sorgulamakla geçti hayatı, kendimi, sevdiklerimi, sevmediklerimi, duyduklarımı, gördüklerimi, okuduklarımı, yazdıklarımı, eşi - dostu, yöneteni, yönetileni, astı - üstü... Nereye vardın derseniz? Kendime batmaktan öte gitmedim, gidemedim. Herkesten soğudum, her şeyden iğrendim. Ama kendimden üç adım öte, gidemedim. Ve kendimle çıktığım tüm yolculuklarda, dünümü, bugünümü, yarınımı unutup öyle gelmek istedim geriye, ama, beceremedim.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">...</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Sorarım - ki otel kâtipleri sorar - bir terlik nedir?<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Terliğin yenisi yoktur,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Geçmişi yoktur, geleceği yoktur,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Yeri ve kimliği zaten yoktur,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Bir terlik; bir terliktir o kadar.</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">...</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Peki, ben neyim, kimim? Hem geçmişimi, hem geleceğimi günümün üstünde içinde taşıyan ben? Durmadan soran, durmadan düşünen, ne olduğunu, niye var olduğunu arayan ben? Ait olduğum yer var mı? Göz bebeğimde hangi durakta ineceğini bilmeyen tren yolcuları gibi bu bakış, niye?</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Ama baksak ki birbirimize arada<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />- Yorulunca işten bakarız da -<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Sanki herkes yeni bir haber getirmiş gibidir<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Öyledir, öyledir<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Yüzlerimiz ona göre kesilmiş,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ona göre biçilmiştir.<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Çünkü insan yalnızken kat ettiği yollardan,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Ne zaman dönse yeni bir haber getirir</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Öyle çok gidip geldim ki yalnızlığı arkadaş edip kendime, her gittiğim yoldan dönüşlerimde öyle başka bir ben oldum ki, kime anlatsam inanmaz. Bu yollarda değişmeyen tek şey, refakatçim oldu. Yalnızlığım… Onunla öyle bir bütün olduk ki, gün gelip de ansızın kapımı çalmayın derim, sesiniz öyle bir böler ki yalnızlığımı ortadan ikiye, dayanamam acısına. Bunca yıllık yol arkadaşımı değişemem artık başkasına…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><em style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><b style="margin: 0px; padding: 0px;">Ne de olsa herkes biraz ölüdür,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Otel müşterileri en önde gelir.<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Kendileri soyar kendilerini, kendileri giydirir.<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Büyük kentlerin büyük tabutlarıdır oteller,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Nedense işte onlar gökyüzüne gömülür.</b></em><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">O koca kalabalıklarda insanlar zannederler ki, yaşamaktalar. Zannederler ki hayat akıp gitmekte ve onlar yaşamaktalar… Zannederler ki kalabalıklar, zannederler ki hayat dolu, umut dolular… Oysaki bilmezler, yere dökülen o un sessizliğini bilmedikleri, duymadıkları gibi… Ölülerden daha çok ölü, aslında hiç yaşamamış olduklarını. Sadece zamandan ödünç aldıkları günleri hiç doldurmadan usulca yerine bıraktıklarını… Büyük şehirler, büyük merkezler, büyük evler, yalılar, konaklar… Hepsi insan dolu da olsa, o kalabalıklar örtmeye yetmez yalnızlıkları. Ruhumuzun yalnızlığını örtmeye yetmez kalabalıklar.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">… </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">O ben ki,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Bir kadında bir çocuk hayaleti mi?<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Bir çocukta bir kadın hayaleti mi?<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Yalnızca bir hayalet mi yoksa?</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">Bir hayal âlemidir belki kendimize yarattığımız, mutluluğumuz özenle büyüttüğümüz çiçekler, üzüntümüz çiçeklerimizin dibindeki sarmaşık… Hep düşünüp yerimizi bulmaya çalışırız dünyada, bir çocuk bedenindeyken büyüğüzdür, bir kadınken - bir adamken çocuk. Aslında birken hep yarım zannedip kendini, kayıp yarısını aramakla ömrünü tüketen birer yitik ruh. Hayallerimizin peşinden koşar dururuz.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><em style="margin: 0px; padding: 0px;">Biz karı koca masada çalışırız<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Anjel yerde çalışır<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Nedense hoşlanır bundan, yerde çalışır<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Biraz da açık saçık giyinir - söylerim, dinlemez -<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Kürkleri bacaklarının arasına sıkıştırır<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Kızarsa donunu filan gösterir - söylerim, dinlemez -</em></b><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";">"Dur" derim dinlemez… "Bekle" derim dinlemez... "Yapma" derim dinlemez, "Canın yanar, gitme" derim dinlemez. Gençlik delidir çünkü, ruh durulmaz. Umutludur, acıyı bilmez çoğu zaman, bilse de çabuk unutur, gençtir çünkü, dinlemez. Oysa ben, bilirim acının ne ulu ağaçlar büyüttüğünü, ne dalları kuruttuğunu… Öğrendim. Öğrendim gökyüzünü biz boyarız maviye beyaza, öğrendim biz yazarız hayatımızın romanını. Öğrendim yalnızlığın paylaşılmadığını***…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><em style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">* Herakleitos<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />** Jezabel, (Atilla İlhan'ın Üçüncü Şahsın Şiiri'nden…)<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />*** Yalnızlık Paylaşılmaz, şiir, Özdemir Asaf, 1978; şarkı, Duman, 1999.</em><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"> </span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica";"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: "verdana" , "helvetica"; font-size: 14.85px; text-align: justify;">30.11.2007'da Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)</span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-17987148016044524752018-10-19T18:25:00.001+03:002018-10-19T18:25:13.510+03:00Yıldız Tozu<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-xtjMZNvgnnxJytqK3x8c1XHyvURC54qaxytde-Dth5jcnwVVZyokCNzqlBBKbgIcCxvVJKCcg73NgP8u5h2QjqD_9dp5D1EvsoEriDvfEVBC3kJoruUrpdDOde4owai81e1F/s1600/1283273057_2038422ec0_z.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="640" data-original-width="443" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-xtjMZNvgnnxJytqK3x8c1XHyvURC54qaxytde-Dth5jcnwVVZyokCNzqlBBKbgIcCxvVJKCcg73NgP8u5h2QjqD_9dp5D1EvsoEriDvfEVBC3kJoruUrpdDOde4owai81e1F/s320/1283273057_2038422ec0_z.jpg" width="221" /></a></div>
<span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yönetmen:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Matthew Vaughn</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Senaryo:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Jane Goldman </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Oyuncular:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Charlie Cox, Claire Danes,Robert deNiro, Michel Pfeiffer, Sienna Miller, Ian McKellen, Bimbo Hart, Alastair MacIntosh, David Kelly, Ben Barnes, Kate Magowan, Melanie Hill, Henry Cavill, Nathaniel Parker, </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Sanat Yönetmeni:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Robert Cowper, Phil Harvey, Peter Russell </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Kostüm:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Sammy Sheldon </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Müzik: </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Ilan Eshkeri </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yapımcı:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Lorenzo di Bonaventura, Michael Dreyer </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yapım Yılı:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> 2007, ABD, 130 dakika</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><em style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><br /></em></span><br />
<span style="background-color: white;"><em style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><br /></em></span>
<span style="background-color: white;"><em style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><br /></em></span>
<span style="background-color: white;"><em style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><br /></em></span>
<em style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Aşk ve Kuyrukluyıldız <b style="margin: 0px; padding: 0px;">*</b><br style="margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="margin: 0px; padding: 0px;" />Gittiğim bütün hekimler aynı şeyleri söylediler<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />söz birliği etmişçesine<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />"aşk hastalığıdır bunun adı<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />ve çok sarsar insanı bu yaştan sonra"<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />oysa ne yalan söyleyeyim,<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />ben yalnızca<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />bir kuyrukluyıldıza<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />çarptığımı sanmıştım<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />yaşamın çıkmaz sokaklarında yürürken<br style="margin: 0px; padding: 0px;" />yüreğim bir patlamayla aydınlanınca</em><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Efsanevi yazar Neil Gaiman'ın aynı adlı romanından uyarlanan Yıldız Tozu, küçük bir köyde başlayıp sihirli bir dünyada devam eden büyüklere yönelik bir peri masalı ve ben bu masalı seçtim bu hafta anlatmak için, güzel şeylere, iyi şeylere olan inancımız hala var olsun diye bu masala öykünerek.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Vakti zamanında Duvar köyünde yaşayan Tristran, köyün en güzel kızı Victoria'a âşıktır, bu aşkına karşılık bulmak için ise yapamayacağı hiçbir şey yoktur. En sonunda kayan bir yıldızı gördüklerinde bu yıldızı bulup getireceğinin sözünü verir. Bu yemin uğruna köyün adını aldığı duvarın öte yanına, gizemli ve yasak diyarlara adım atar. Duvarın öte yanı periler ülkesidir, büyük gizemlerin, hayallerin ve olmazların ülkesidir...</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Uzun zamandır izlediğim en iyi, en güzel, en sevimli kitap uyarlamasında her gidenin söylediği Robert de Niro ve Michel Pfeiffer ikilisini anmakla vakit geçirmeyeceğim ben, yılların ustalarına oyunculukları için şaşmak olmaz. Ben onlara göre yeni yetme olan gençlere çevireceğim yüzümü, bütün bir yolculuk boyunca büyüyüp olgunlaşan, "genç" bir çocuktan olgun bir "genç" adama dönüşen Charlie Cox'a (nam-ı diğer Tristran) ve Claire Danes'e (kuyrukluyıldız, yani Yvaine)… Nasıl bir çocuksu sevgiyle ve kocaman hayallerle yola çıkılabildiğini gözlerinde görmediniz mi Tristran'ın? Ya bir aşkın nasıl kıskanıldığını ama yine de sevilen için yapılan her şeyin bedelsiz, beklentisiz olduğunu hissetmediniz mi Yvaine'in konuşmalarında? </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">İlk gençlik heyecanlarının ne deli ve büyüleyici olduğunu hatırladım, artık "öyle çocuk, öyle delikanlı" olmadığımı anladım, büyüdüğümü… Bir heyecan uğruna nelere kalkışıldığını eskiden, ama şimdilerde ayağımızı yere sağlam basmadan hiçbir şey yapmak istemiyor oluşumuzu düşündüm ister istemez. Ama öte yandan yürekten sevdiğimiz için gerekirse bir an bile düşünmeden feda edebildiğimiz onca şeyi artık öğrenmiş olarak, ne çok büyüdüğümü okudum Tristran'ın gözlerinde…</span><br />
<span style="background-color: white;"><em style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><br /></em></span>
<span style="background-color: white;"><em style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;"><br /></em></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuZR_aTLqJURXIdkM8uzNTrehoB4wRvSxhxEnDG0-9WVSX6aRspqYMWqSzK-LFduDVIiKR4EMxi8wGuA9wptSQRaOXdPKjOS_7lW-l-nz_pOQo1xzkE_fSS4rWPNDM3f-dBihH/s1600/972323238_079d2f5a43_z.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="271" data-original-width="640" height="168" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuZR_aTLqJURXIdkM8uzNTrehoB4wRvSxhxEnDG0-9WVSX6aRspqYMWqSzK-LFduDVIiKR4EMxi8wGuA9wptSQRaOXdPKjOS_7lW-l-nz_pOQo1xzkE_fSS4rWPNDM3f-dBihH/s400/972323238_079d2f5a43_z.jpg" width="400" /></a></div>
<span style="background-color: white;"><br /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Utanmasam ağlayacaktım, o kadar "genç" ve "çocuk" vardı ki etrafta, onlara kıyamadım… Öyle çok şeyi düşürdü ki film aklıma, ne desem boş. Çıkar çıkmaz DVD'sini edinip arada ilaç niyetine seyredeceğim, unuttuklarımı hatırlamak için, unuttukça… Kitabı zaten başucumda duruyor, göz ucuma toplanan üzüntüleri dağıtmak bahanesiyle…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Keyifli seyirler olsun dostlar, iyi bir hafta sonu dileklerimle. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><em style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">* Akgün Akova, Aşk ve Kuyrukluyıldız, Çınar Yayınları, 1997.</em><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> </span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: verdana, helvetica; font-size: 14.85px; text-align: justify;">16.11.2007'da Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)</span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21456082.post-50567572276384028752018-10-19T18:20:00.000+03:002018-10-19T18:20:33.503+03:00Kaplumbağalar da Uçar<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">(lakposhtha hâm parvaz mikonand lakposhtha hâm parvaz mikonand)</span><br />
<span style="background-color: white;"><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yönetmen:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Bahman Ghobadi </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Senaryo: </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Bahman Ghobadi </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Görüntü Yönetmeni: </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Şehriyar Assadi</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Müzik: </b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Hüseyin Alizadeh</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Tür:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Savaş, Dram</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Yapım:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> İran, Fransa, 2004 98 dakika (Renkli)</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Dil:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Kürtçe</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><b style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">Oyuncular:</b><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"> Avaz Latif, Soran Ebrahim, Saddam Hüseyin Faysal, Hireş Faysal Rahman, Abdülrahman Kerim, Ajil Zibari</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><em style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;">"Sarhoş Atlar Zamanı'nın yönetmeni Bahman Ghobadi'den, mayın tarlalarında yaşayan, orada büyüyen ve daha çocukken orada ölenler anlatan bir film, "Kaplumbağalar da uçar".</em><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">ABD'nin Irak'a savaş ilan etmesine sayılı günler kala, Irak-Türkiye sınırındaki bir Kürt mülteci kampındaki yaşamı, daha ne çocuk ne de yetişkin olan 12-13 yaşlarındaki insanların öyküsünü anlatıyor film. Ailesini yitirmiş, girişken bir çocuk olan Satellite, az da olsa İngilizce bilmesi ve teknolojiden anlaması nedeniyle, Batı haber kanallarından bilgi almaya çalışan kampta, çocukların lideri olur ve yetişkinler dünyasında saygınlık kazanır. (Bu arada Bush'un Pentagon'daki savaş demeçlerini "yarın yağmur yağacak" diye çevirmektedir Satellite.) Kamptaki çocukları mayın toplayarak gelir elde etme konusunda örgütleyen Satellite, kampa yeni gelen Agrin'e ilk gördüğü anda itibaren ilgi duyar. Agrin de aynı kampta yaşayan 14 yaşında bir annedir. Ne Satellite'in kendisine yönelttiği umutsuz aşk, ne de hayatta kalmanın onun için çok fazla anlamı yoktur. Ölüm belki de bu şartlarda en iyi çözümdür. Bu arada, Agrin'in kollarını bir patlamada kaybetmiş ağabeyi, kehanetleriyle kamptakiler için uydu kanallarından daha güvenilir bir haber kaynağı olacaktır. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Savaşın ne kadar acımasız olduğu, çocukların savaşın içinde - mayınların ortasında, çocukların bulunması ihtimali akla gelmeyecek diğer yerlerde bile - nasıl çocuk olduğu, insani duyguları hep içlerinde taşıdıkları… Bir kırmızı balık için boğulmayı göze alan ya da küçük bir çocuğun hayatını kurtarmak için mayın tarlasına dalan Satellite, yaralı arkadaşına Saddam'ın heykelinin elini hediye olarak getiren bir başkası, büyük bir acıyı kendisine hatırlatan çocuğunu - tecavüzcülerini ve öldürülen ailesini - ve kolları olmayan kardeşini yüreği bomboş, içi paramparça olsa da bırakamayan Agrin, kardeşinin acısı ve ailesinin kaybına rağmen bir çocuğa kıyamayan Rega….</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Öyle canınızın içine değiyor ki o gözlerdeki acı, insanların niye ölmek istediğini anlar ve kızamaz oluyorsunuz onlara… Dünyanın gerçeklerinden, dünyanın onlar için ne düşündüğünden habersiz yaşamaya, hayatta kalmaya çalışan o insanları, hele hele o çocukları görünce, savaşları aklınız almıyor. Film içinizde bir derin çentikle, boğazınızda bir düğüm - benim gibilerdenseniz sizde - gözlerinizde yaş ekranın karşısında sizi kendinizle baş başa bırakıyor. </span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Oyuncular profesyonel oyuncu değil, çekimler geniş - uzak, açık hava - doğal ortam koşulları altında yapılmış. Filmde bir belgesel havasının olması muhtemelen bu sebepten o gürültü, uğultu, hayatın akıp gittiği hissi hiç eksilmiyor filmden. Hem yoruyor, hem hırpalıyor film basit ama anlamlı ifadesiyle. 52. San Sebastian Film Festivali'nde Altın İstiridye - En İyi Film ve En İyi Görüntü ödüllerinin yanı sıra En İyi Senaryo dalında Jüri Özel Ödülü'ne layık görülmüş. Berlin Film Festivali'nde de Barış Ödülü'nü kazanmış. Ve daha başka pek çok ödüle aday olup pek çoğunu da kucaklamış film.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Filmden bana kalan onca gözyaşının arasında şu düşünce oldu: Bir çocuk, annesini babasını öldüren adamların tecavüzüne uğrayıp, onların çocuğunu doğurursa nasıl dayanabilir yaşamaya? Böyle bir gaddarlığın kurbanı olmak için insan nasıl bir suç / günah işlemiş olmalı? Ve bu gaddarlar gerçekten insan neslinden mi? Hep diyorum ya, çok ağlarım, sulu gözüm diye gözyaşlarıma değdi bu sefer… Ağlamakla hafiflemez hayatlara, dinmez acılara ağlamış olsam da…</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">Köpüklü bir kahve, bol keyif, az hüzün dilerim.</span><br style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;">İyi hafta sonları. </span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="color: #404040; font-family: Verdana, Helvetica;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #404040; font-family: verdana, helvetica; font-size: 14.85px; text-align: justify;">08.10.2007'da Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)</span>Laysaminahttp://www.blogger.com/profile/00516650064214526405noreply@blogger.com0