28 Şub 2009

Hayat ne tuhaf, vapurlar falan...

Ömrüm diyordu Fabrıga'da bir numaralı adam ve aptal bir filmde aptal bir kadın ağlıyor şimdi "bana "sevdam" diyen adam kaçtı gitti" diyerek... Aslında bütün filmler ve kitaplar aynı şeyi anlatıyor olabilir mi?
Geçen gün fark ettim ki, çok fazla "aslında" diyorum. Birilerini, bir şeylere inandırmak için söylüyor olabilir miyim? Hani en başta kendimi?
İnsanların kaprislerini, birbirlerini hiç uğruna kıskananları görmek ne kadar komik bir yandan, bir yandan ne can sıkıcı... Ve hiç bir şeyi kimseyle paylaşmaya gücünün olmaması insanın... Telefon rehberinden tek bir numaraya bile elinin gitmemesi. Sonra saçma sapan şeyleri paylaşmak söylemek istediklerinin yerine. Olur olmaz işlere sarmak, aptal televizyon dizilerini seyretmek, vakit öldürmek...
Sokakta çikolata fabrikasının önünden geçtim bugün, içeri girmedim. Bir Kış Masalı'nı seyrettim bir şeyleri anlamadım. Temizlik yaptım, yoruldum. Telefonla konuştum bir kaç, anlamsız geldi. Yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm. Meğer yollar çabuk bitiyormuş. Bir dahaki sefere başka yollarda yürüyeceğim ama tarifler aldım, yeni yollar için... Ama yollar yürümekle bitmiyor ki... Her şey küçük bir hamster için fazla değil mi?

Hiç yorum yok: