Durulacak bir yer yok. Gidilecek bir yer yok. Gözlerimi kapattım ve “öylece” bekliyorum. “Ne yapıyorsun?” diye soranlara “hiç” diyorum. Susuyorum. Hâlbuki bir adım sonrası ile bir adım öncesi arasında sonsuz bir yolculuğu hesaplıyorum. Nasıl oldu da buraya geldim bilmiyorum. Beni buraya kim(ler) getirip bıraktı?
Gökyüzüne bakıyordum sanki bir an önce. Ve sanki masmaviydi. Sonra birkaç beyaz bulut… Şimdi ise buradayım, bu kalın sarı çizginin üstünde. Bir adım ötesi birazdan gelecek olan metronun yüzümü yalayan rüzgarında, bir adım geride “önce inenlere yol veriniz” ibaresi ile birlikte uslu uslu metro bekleyen insanlar.
***
Kim bilir o sarı çizgiyi geçmeyi düşünen kaç kişiye içi boş gelir yazılanlar, ama belki onlar bu yazıyı hiç bir zaman okuyamayacaklar.
Dışarıda yağmur, içerimde mecburiyetlerimden kaçma dürtüsü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder