26 Şub 2009

Beyin dediğin kaotik bir yer...

Arto Tunç Boyacıyan dinliyorum, uzun süre Onur Mete dinledikten sonra. Garip bir huzur veriyor insana... Sanki iş - güç, eş dost, hiç bir şey yokmuş tek başıma benmişim gibi.
Ayla, Hadise, Atıf, Kenan, Metin... Bir sürü insancıkla içiçe yaşıyorum. Belki uyurgezerler gibi, bir müddet sonra onlar da bir yerlerde karşılaşacağım insanlar. Belki daha önce gördüklerim. Arkalarına yıpranmış karbon kağıdı dayadığım... 
Melek tozu diye yazmış Ayşe'm, evet belki o tozdan dökülmüş üstüme benim. Evet, çok zor geliyor bazen kırk dilin döküntüsünü dinlemek. Ama o dinlediklerim olmasa, belki de bu kadar çok hikaye barınmazdı şu beynimin kıvrımlarında. İçinden şehir geçen bir deniz olmazdı belki aklımda. Bir ada sevdalısı sevdiceğim olmasa... Ya da içkiye düşkün - rakı masası adabı bilen çapkın adamlar, canım dostlarım olmasa. Yahut da küfürbaz tipleri hiç tanımazdım, lisede her yanımdaki insanla sigara içmelere kaçmasam... Bir mezartaşı ustasının hayatını hiç düşünmezdim belki, yahut da kambur insanların aynadaki suretlerine nasıl bakıp içlendikleri beni ilgilendirmezdi... Ama hepsinin yeri var ayrı ayrı. Ve bunun sebebi o melek tozu belki.
Hasan Hüseyin okuyunca aklıma, Ceyda geliyor, Neruda okuyunca Elçin, Emrah'ı görünce Koray geliyor aklıma, İlker'i anımsayınca Yakut. Gitmeden gelmeleri kendimde buluyorum çoğu, ve dönüp aynaya bakmayı değil; içime bakmayı seçiyorum yine yine. Ayna her şeyi göstermiyor çünkü.

Yetiyor da fizik kimya
Atomu hidrojeni öğrenmemize
Yetiyor da iki ölçek hidrojen
Ve bir ölçek oksijen
Suyu tanımamıza
Bir bardak su içmek var ya sevgilinin
Elinden işte onu anlamaya
Yetmiyor fizik kimya

Bütün ölü şairlere üzülüyorum, bir daha hiç konuşma şansım olmayacağına hayıflanarak. Tüm yeni basılan kitaplar içimde yara, bir eksik daha var diye... Oysa ki, ne kadar hızlı koşarsam, o kadar çok yol giderim. Öyle değil mi?

Günün müzik önerisi: Walking on the endless road - Arto Tuncboyacıyan

Hiç yorum yok: