Öyle farklı kadınlar olduk ki, anlatsak roman oluruz. Hep dediğimiz gibi giderek "Sex & City" haline dönüşüyoruz. Her şeye bambaşka bakan, bambaşka hayatlar yaşayan insanlar olduk. Bütün farklılıklarımıza rağmen yine de eksiklerimizi tamamlayıp, aklımızdakileri değiş tokuş edip yaşamaya devam ediyoruz birlikte. İyi ki de ediyoruz....
Hayat beni yoran küçük adamlar ve küçük kadınlara karşı ruhumu dik tutmaya çalışmakla, duygularımla, davranışlarımla savaşmakla, günü geceye geceyi gündüze devirmekle geçiyor.
Fütursuzlara öfkelenip, kanları deli akan - dış dünyayı unutup sadece kendisi için yaşayan - insanlara sinirleniyorum. Sesim yükseliyor, gözlerimde kıvılcımlar çakıyor belki. Hayatı sorgulamaya daha bir eğiliyorum, hırsla bırakıyorum elimdekileri - eteğimdekileri. Kelimeleri insanlara saplıyor olmayı umursamıyorum. Öfke büyük bir alev her şeyin üstünü örtüyor, yalazlıyor etrafımı. Ama ben dönüp bakmıyorum - bakamıyorum. Belki de sadece o zamanlar dünyayı unutuverme lüksünü yaşadığım için boş veriyorum. Her zaman böyle olan insanları kıskandığım için aslında onlara kızıp onlar gibi oluyorum.
Belki beni öldürmeye çalışıyor hayat. Belki değiştirip dönüştürmeye çalışıyor kendine. Diğerlerine - o her zaman kırık dökük tariflediğim, uzak durduğum, uzak tuttuğum kişilere benzetmeye çalışıyor. Ve bu insanlara benzemek, bu insanlar beni öldürecekler. Ama hayır, ben ölmeyeceğim. Her zaman yalnız da olsam, sonunda tek başıma da kalsam ve hayat karşımda dursa da, tüm o insanlar gibi olmayacağım. Bu bir karşı duruş değil, beceriksizlik aslında. Yapamayacağım.
Belki bir gün bu insanlar beni öldürecek ama ben ölmeyeceğim.