31 Eki 2019

Bir takım kıyafetlerin ciddiyet kılığı giydirdiği bir delinin güncesi - 1. Gün

19 mart 2007

Sevgili günlük,


Niye "sevgili günlük" diye başlanır hiç bilmiyorum. Bu benim ilk günlüğüm, nasıl başlamalı bilmiyorum o yüzden pek. Küçükken bir günlük okumuştum, hani şu İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi'lerin öldürdüğü bir kızın tuttuğu günlük vardı ya, onu. O zaman edebiyat öğretmeni hayatlarımızı düzene sokmak, kendimizi iyi ifade etmek için günlük tutmanın faydalı olacağını söyler dururdu. Yapmadım elbette. Ama galiba bir yerlerden "kendimi ifade etmeye başlama"mın zamanı geldi. Hazır mısın? İşte başlıyorum o zaman.


Hmmm, nasıl başlasam?? Kendimi tanıtayım bari önce.


26 yaşındayım kayıtlara göre. Ama bana sorsan 57 yıl 10 ay ve 13 günlüğüm şu anda. O kadar çok şey yaşadım ki, buradan Bursa'ya yol olur. Okul bitene kadar yaptığım serseriliğin - anne babama göre serserilik o aslında, ben çok eğlendim, çok da mantıklıydı bence hepsi. - haddi hesabı yok. O arada da pek çok şey yaşadım, epey yaşlandım tabi. Fakat işte kafa kağıdındaki tarihi dört işleme tabi tutarsak, 26 çıkıyor. Neyse, okul çok eğlenceliydi ama gel gör ki, bitti işte. Askere yolladılar beni apar topar. Nasıl oldu anlamadım. Galiba bizimkiler ketenpereye getirdiler beni. (Böyle tumturaklı eski lafları kullanmaya da bayılırım hani, malum 57 küsür yaşındayım, azıcık eski laflar olursa dilime dolanmış, hoş göreceksin. Olmadı, bir sözlük alırız sana!) Ne olduğunu anlamadan askerlik başvurusu yapmış bulundum. Bir de baktım ki "en büyük asker bizim asker" kalabalığının ortasında kışla yolunu tutmuşum. Allah'tan bu da bitti bir şekilde ve babamın deyimiyle "gerçek dünyaya atılmaya" hazır ve nazırım.


Aslında anneme bakarsanız "daha tuz çuvalı boynuma geçmemiş". Evlenip - barklanmam gerekiyor bu deyimin vücut bulması için. Ama benim daha hiiç niyetim yok. Hayatımı yaşamalıyım ben. Daha yapacak çok şey, gidilecek çok yer, aşık olunacak çok güzellik var. Bütün bunlardan bir annem istiyor diye vazgeçecek değilim. Neyse ne, beklesin, hep onların istediği mi olacak?


Şimdi askerden döndüm ya, bir de işe girmem lazım. Sıra bunda çünkü. Bu kerat cetvelini de kim yazdıysa, elime bir geçirsem! Ne var sanki, biraz rahat bıraksalar, şöyle bir sırt çantamı pasaportumu alıp dünyayı gezsem? Karnım acıkınca bulaşık yıkayıp, çakmak satıp para kazansam karnımı doyurup, gezsem??? Ama işte buna da karışıyorlar elbet. Ve bu yüzden iş başvuruları yapmaya başladım iki gündür. Bu CV hazırlama işi falan da komik bi' iş aslında. O kağıt parçasında yazanlara göre beni işe alacak adamın vay haline! Evet, ODTÜ İşletme mezunuyum. İngilizcem çok iyi, bir de Almanca'm var. Ama orada yazmıyor ki, bu adam yerinde durmayı sevmez, bıraksalar dağ, bayır gezecek diye... Artık paşa gönülleri bilir, ille de beni işe alacaklarsa, ben daha ne diyeyim? Maaşım yüksek olsun lütfen!


Şimdi kaçıyorum "sevgili günlük" çocuklar bekliyor, bowlinge gidip hepsini bir ezeyim de - ne zamandır - şampiyon kim - unutmuşlardır - hatırlasınlar.

Hiç yorum yok: