19 Nis 2009

Dışarda bahar var, burada bir mevsimsizlik hali...

Çeviri yapmaya uğraşıyorum. Hava çok güzel dışarıda ama bir alt sınır koydum kendime onu aşabilirsem ödül olarak dışarı çıkacağım. Bu sefer kesin kararlıyım; akıllı, uslu, çalışkan bir çocuk olacağım.
Tam bir yürüyüş havası var, sonra sahilde çay içme... Belki bir kaç kelam edilebilir bir dostla ama öyle hayatın anlamından falan bahsedilmeyecek, sadece hayaller planlar güzellikler konuşulacak. Ahkam kesilmeyecek yani.
Bu ara fark ettiğim en belirgin hal kendimde, başkalarına verecek hiç bir şeyimin olmaması. Baharın gelişine rağmen öyle bir yorgun ki zihnim ve bedenim, sadece uykularda arıyorum kaçışı. Ya da gülmekten öte bir şey yapmadığım insanları istiyorum etrafımda. Kendi sıkıntılarımı - yanlış yapıyorum biliyorum, daha ne dertler var dünyada onu da biliyorum - taşımaya çalışmaktan başkalarına mecalim kalmıyor. İnsanlar anlamıyor bunu. Kimi kırılıyor, kimi üzülüyor, kimi küsüyor. Ama bunların hiç biri ile uğraşacak mecalim yok. Kendimle uğraşamazken bir başkasıyla nasıl uğraşayım?
Bunu kimselere diyebilmek de mümkün değil bence. Annem bile anlamıyorsa halimi ve o da dertler yüklüyorsa üstüme, "kardeşine anlatma üzülmesin" diyorsa üstelik; kime diyeyim ben derdimi?
Böyle deyince çok derdim var sanılmasın, daha önce de bir yerlere yazdığım gibi; hamurum karılırken biri içime tükürmüş benim. Ondan bu huzursuzluğum, ondan hep kendime batışım. Yoksa ne dertleri var insanların, benim ki piramidin üstlerinde bir ihtiyaç belki. (Maslow beni düşünüp yapmadıysa da çalışmalarını ben çok düşünüyorum kendisini....)
Bu aralar çok sevdiğim bir adamı dinliyorum yine; Zafer Mutlu. Opera dinleyeceksin, ruhunu dinlendirecek deseler gülerdim bundan beş - altı yıl önce. Ama ne oldum ne olacağım misali, bütün gün dinleyesim var şahendeyi... (Zafer Mutlu - Belcanto -NB Müzik Yapım)
Aklımdan geçen tek bir şey var bunlara ilave: Birhan Keskin.

Ne de güzel anlatmış - sanki beni - nasıl da yan yana koymuş kelimeleri... Yaş aldıkça her söz bize söylenmiş gibi geliyor olabilir mi gerçekten?

Taş Parçaları - XXIV

Bir masal
Bir taş ağırlığında olabilir mi?
Olurmuş meğer.
Birlikte bir masala inanmak istedim
Ben seninle, sadece bu.
Sen beni tek
Tek
Tek
Bıraktın.
Benim artık taş taşıyacak,
Taş kaldıracak, taş atacak
Halim mi var!

Birhan Keskin - Y'ol - Metis Yayınları

Hiç yorum yok: