4 Nis 2009

Ne de olsa aşkımızda Ceyar'ların gözü var...

Hazım Körmükçü'nün ney üflediğini biliyor musunuz? Ben bilmezdim. - Polat Alemdar adıyla nam salmış Necati Şaşmaz (doğru mu yazıyorum onu da bilmiyorum) da ney üflermiş, onu da bilmezdim. - Hastane önünde incir ağacını söylüyordu Metin Özülkü, Hazım Körmükçü de ona eşlik ediyordu, ki ben bu türküyü Volkan Konak'tan dinlemeyi pek severim. Her ne kadar acı dolu bir türkü olsa da...
Bahar yüzünü gösterir göstermez kendimi deniz kıyılarına vurdum. Emirgan, Sarıyer, Rumeli Hisarı, Bebek... Sürekli Yıldız Teyze'yi andım Hisar'da. Ekonomiden dem vurdum Bebek'te, Arnavutköy'ü düşündüm Sarıyer'de. Emirgan'da bir kez daha aşık oldum İstanbul'a, kendimi de sevdim bir kez daha. Ayak bileklerimi, yürüyüşümü, gülüşümü falan...
Kendimi dağıtıp toplamadım ama toplanır biliyorum. Kaç parça saymadım, çok bulanık biliyorum, ama içinden sevgi geçiyor onu da biliyorum. "Sen değerlisin, çok" diyor bir parçam, öbür parçam "alkol" diyor şu elinde tuttuğun, kimbilir sana hangi kapıları açıp senin için hangi kapıları kapıyor? Bir diğeri pembeyi, moru söylüyor sevdiğim, öteki gurur diyor, hep içinde durduğun. Bir yap boz nasıl bu kadar anlatır ki insanı? Şaşırıyorum, gülümsüyorum, ağzım kulaklarıma özlemini söylemek derdinde, hızla koşuyor. Kıyıdayım, yürüyorum, yürüyorum. Karşı kıyıda ışıklar var biliyorum, görüyorum. Biraz yürüsem sanki karşı kıyıya varırmışım gibi. Yürüdükçe vardığım pek çokları gibi. Ama içeride varılmış bir kıyı yok hala. Yok.
Pek güzel insanlar gördüm, pek gülen gözlü pek güzel insanlar... Pek güzel yemekler yedim, pek güzel kalpler gördüm... Ne hevesli, ne umutlu insanlar var dünyada, pek çok gördüm. Gece karanlık da olsa, ışıkları kendinden insanlar gördüm.
Aşkımızda da Ceyarların gözü var üstelik! :) İlahi, ne sözler yazıyor bu senaristler! Ama belki de herkesin biraz J.R. olduğunu biz unutsak da onlar unutmamıştır? Her kendini "ben" sananın, büyüyüp kocaman olduğu ama kaderin her yana büyüyen bir karnıbahar olduğunu unuttuğu zamanları senaristler yazmıştır belki. Belki herkes o kadar çok oynamakta ve doğalı bu oyunlar sanmakta ki, bazen filmler gerçek hayattan daha gerçek olmakta. Bu da aşkımıza göz koyan J.R.'ların varlığını anlaşılır kılmakta!
Daha yazacaktım amma, Sprite'in reklamı bitirdi beni: "sorun sende değil, bende", "benden daha iyilerine layıksın" diyerek. Akşam oldu, çok.
Hangisi daha tanıdık? Hangisi daha trajik? Hangisi daha komik? İzlediğim dört bölümle Coupling mi, elini umutsuzca havaya kaldırıp, gülümseyen mi? O gülümsemelerin de bir kaç çeşidi var. Bilir misiniz? "Sevmenin bin türlü çeşidi vardır, sevmemenin bir." der Cemal Süreya. Tıpkı bunun gibi işte, o gülüşün de bir çok çeşidi var. Belki ayna karşısında taklit edilen bir gülüş var ama, o da suretinde gizli aslında.
Düşündüğüm bir çok iyi, bir çok güzel ve bir çok umutsuz hikaye var. Belki en iyisi bu yazıyı burada bitirip güzel bir hikayeyi düşünmek tekrar. Kim bilir, inanırsak, olur belki?

Hiç yorum yok: