19 Haz 2009

Dünya dediğin kocaman bir sahne...

Dün akşam sevdiğim bir adamla onun sevdiği - dolayısıyla benim de sevdiğim - bir kadının hayatlarını birleştirme seremonilerinden birindeydim. - Birinde diyorum çünkü etkinlikler silsile halinde oldu /oluyor. Bunca yaşımda görmediğim bir etkinliğe katılmak hem eğlenceli, hem şaşırtıcıydı.
Esas kız - benim sadece gösterilerde, sinemada, tiyatroda olur sandığım - büyüleyici bir oyunun tam ortasındaydı. Müzik, kıyafetler, düzen - ciddi bir düzen vardı bütün bu törensel işte - ... Sanki kudümler, kösler çalınıyor ve birazdan kutsallara adanacaklar için ağıtlar söyleniyordu. Sanki bir kilise korosunun ilahisi söylenecekti birazdan ya da... Öyle ruhani bir hava ile doldu sanki ortalık.
Herkes bir sahneyi izliyordu. Ortasında esas kızın durduğu o küçük sahneyi... Fotoğraf çekenler, ışıklar, müzik, öğrenilmiş - öğretilmiş pek çok hareket, gülüş ve duruş... Dev bir sahneydi aslında dünya, hepimizin kullandığı. Esas kız o sihirli tozları üflerken üstümüze, bunun bir sahne - bir masal olduğuna iyice inandım.
Herkes kendi masalını yazıp onu oynamak istemiyor muydu zaten hayatta? Kimisi böyle yazıp başrolde oynuyordu, kimisi yazılmışı oynuyordu sadece... Kimisi emek emek her ayrıntıyı düşünüp böyle büyüleyici masallar yaratır kimisi akıntıya kapılıp giderken, aslında pek çoğu kendilerine uygun görülen hikayeleri oynuyordu. Kimi ise bu kuralların dışında kalıp "istisna" oluyor ve hayatı olduğu gibi "yaşıyordu". Sahnelerden uzakta, sahneleri sadece izleyici olarak takip edip, kendi cümbüşünde - izlenmeyi aklına bile getirmeden - geldiği gibi yaşayarak...

Hiç yorum yok: