22 Mar 2009

İki kere iki kaç eder?

Cahit Oben'i bilir misiniz? Ertem Eğilmez'i bilirsiniz ama... Tarık Akan'ı...
Peki ya Kahraman Kıral'ı? Ama Fatih Kıral Mobilya'yı bilirsiniz kuvvetle muhtemel.
1973'te dünyada olan var mıydı? Ya da "Canım Kardeşim" filmini hatırlayan? Hani Tarık Akan ile Halit Akçatepe'nin kanlarını sattıkları, Metin Akpınar'ın tefeci - factoring diyoruz kibarca buna şimdi biz - olduğu o film. Her sefer izlediğim, her sefer ağladığım, her sefer, her sefer ekran başına geçtiğim filmlerden...
Küçüklüğüm Türk filmleri ile geçti benim. Daha okuma - yazma bilmezken, eski evin kocaman kapısının önünde "pırıl, pırılll" diye kendi kendime oyun oynarken - küçükken de mi bozukmuşum ne? :) pırıl da ne menem bi oyunsa artık... - Türk filmlerinin - neredeyse - hepsini bilirdim ben.
Ne Ayhan Işık, ne Belgin Doruk, ne İzzet Günay, ne Göksel Arsoy, ne Filiz Akın, ne Ediz Hun, ne Hülya Koçyiğit, ne Kartal Tibet, ne Fatma Girik, ne Cüneyt Arkın, ne Türkan Şoray, ne Tarık Akan, ne de şimdi ismini unuttuğum diğer bütün Yeşilçam emektarları... Hepsini ezbere bilir, tek bir kareden filmin künyesini verirdim size. Zaman geçti, üstüne yenilerini ekleyemedimse de, pek çoğunu ezbere bilirim hala.
Onlar beni hiç şaşırtmaz. Üzecekse üzer, sevindirecekse sevindirir. Ama iki kere iki dörttür hep. Sinerji icat edilmemiştir Türk filmlerinde. İyi ki de edilmemiştir... Hep oldukları gibidir onlar. Olunması gerektiği gibi.
Sabah her halimizi bildiğimiz - bakışlarımızı hiç bir şeyle giydiremediğimiz - dostlarla kahvaltıdaydık. Biri zorlu bir ilişkinin ardından yorgun, öteki yeni bir hayata yüzünü dönmeye çabalarken, en deli dolusu masanın - aslında içindeki kırıkları saklamak için belki de - hayatının dolup dolup taşmasını anlatıyordu.
Ben dinlemeyi seçtim. Çünkü anlatacak bir şeyim yoktu. Ya da anlatmaya gerek yoktu. Zaten ben anlatmadan da anladılar. Yok dedim, saygıyla üstelemeden kenarından geçtiler sessizliğimin.
Sonra baktım ki, en çok Türk filmlerinde buluyorum kendimi. Hani belki küçüklüğüm onların içinden geçtiği için... En iyisi belli bir mesafeyi korumak kirpiler gibi. Ne büsbütün içinde zamanın, ne de büsbütün dışında*. Dönüp Türk filmlerine sarılmak lazım, başından sonunu bildiğimiz oyunlara...

* Ahmet Hamdi Tanpınar, Zaman.

Hiç yorum yok: