25 Mar 2009

Yaprak Dökümü

Kendi yapraklarımızı dökmüyor muyuz gün geçtikçe? Kimseyi düşünüp, sorgulamak - yargılamak, hüküm vermek istemiyorum. Onlar ne beni ne de kendilerini düşünmediklerine göre, bu bana düşmez. Düşmemeli... Uzaklıkları artırmaktan başkasına da yaramaz zaten bu düşünmeler. En hafifinden bir bölüm dizi seyredip beyin uyuşturulmalı. Hem izlenecek ne çok şey var?
Bolahenk diye bir grup var, olur olmaz yerde karşıma çıkan. Meğer bir sürü dizinin - ve galiba filmin - müziklerini yapmaktaymışlar. Pek çoğu Ezginin Günlüğü ile çalışmış, çalışan müzisyenler. 2005'ten beri birlikte müzik yapıyorlarmış. Dizi müziklerinden bir de albüm çıkarmışlar, çok eğlenceli, şen bir kapağı var.
Bolahenk'in adı nereden gelmiş derken Bolahenk Nuri Bey'e, Nuri Bey'den Hamparsum'a oradan Mehmet Eroğlu'na oradan da Fay Kırığı'na vardım. Konusunu okudum. "İşte yine" dedim, "yine kaleminin ucunu sivriltmiş bir usta daha"...
Hepsi bir yana, İskambil Kağıtlarının Esrarı'nda kayboluyorum. Ama bir de şu var ki aslında Alice Harikalar Diyarı'nda gibi bir şey içinde gezindiğim... Uzun zamandır böyle "şen" okumamıştım. Yeni kitaplarım için sevgili Merve'ye bir kez daha teşekkür etmeli. Sağ ol sen, gönlünden geçenlerle karşılaşmanı diliyorum en yakın zamanlarda...

Hiç yorum yok: