3 Eki 2018

Dogville

Yönetmen: Lars Von Trier 
Senaryo: Lars Von Trier 
Görüntü Yönetmeni: Anthony Dod Mantle
Yapım: 2003, Danimarka / İsveç / Fransa, 177 dk.
Oyuncular: Nicole Kidman, Harriet Andersson, Lauren Bacall, Jean-Marc Barr, Paul Bettany, Blair Brown, James Caan, Patricia Clarkson

Hani Pirelli reklâmlarının bir sloganı vardır. "Kontrolsüz güç, güç değildir" diye... Tıpkı bu filmde olduğu gibi - "Sınanmamış erdem, erdem değildir..." Film 1930'larda peşindeki gangsterlerden kaçan Grace'in orta batı Amerika'da eskiden bir madenci kasabası olan Dogville'e sığınması ve ardından kasabada yaşananları anlatıyor. Kasabanın az sayıdaki sakinleri, Grace'i bir süre için saklamaya razı olur, o da buna karşılık olarak onlar için çalışmayı kabul eder. Önceleri çekingen davranan ahali, Grace'i polisin aradığını öğrenince cesaretlenir ve girdikleri riski telafi etmek için ondan gittikçe daha fazla iş istemeye başlarlar. Hayatın ve insanların gerçek yüzü zamanla açığa çıkacaktır…

Filmde Nicole Kidman, Harriet Andersson, Lauren Bacall, Jean-Marc Barr, Paul Bettany, Blair Brown, James Caan, Patricia Clarkson, Jeremy Davies, Ben Gazzara, Philip Baker Hall, Siobhan Fallon Hogan, John Hurt, Zeljko Ivanek, Udo Kier, Cleo King, Miles Purinton, Bill Raymond, Chloe Sevigny, Shauna Shim, Stellan SkarsgardPaul Bettany gibi isimler var. Ama aslında tek oyuncusu ve Nicole Kidman'dı desem pek de haksızlık etmem sanırım...

Yönetmen Lars von Trier. Bu da film hakkında pek çok şey söylüyor zaten... Lars von Trier'i "Karanlıkta Dans" ve "Dalgaları Aşmak"tan hatırlarsınız onun için fazla yazmıyorum... Dogville von Trier'in yeni üçlemesinin ("Dogville" - "Manderlay" - "Washington") ilk bölümü... Film Danimarka, İsveç, Fransa, Norveç, Hollanda, Finlandiya, Almanya, İtalya ortak yapımı olarak 2003'te çekilmiş.

Bu film insanın kendini tanımasının ne kadar da zor olabileceğini, denenmemiş sınırlara varıldığında o ahkâm kesmelerin hiç bir anlamı kalmadığını, çaresizliğin insanı nerelere sürüklediğini, neleri kabul etmeye zorladığını, insanların korku-güç-hâkimiyet-kabullenme gibi hallerini gösteriyor bize, bazen biraz ürkütücü bile olsa...

Ve bize sunulanları ne kadar çabuk kabullenip, aslında karşımızdaki insan bunu yapmak zorunda olmasa bile, hep bunları ve hatta giderek daha fazlasını istediğimizi, yani bencilliğimizi önümüze ustaca bir işleyişle getiriveriyor... Film için "Hep kendi penceremizden baktığımız hayatın diğer pencerelerden nasıl göründüğünü gösteriyor" demek isterdim aslında, ama işin ilginç yanı bu filmde duvarlar olmadığı için; pencereler de yok… Sadece hayatımızı insanlardan ayırmaya çalışırken kullandığımız kapılar var… İnsanların yaşadıklarına bakıp "çok zor şartlar altındalar, benim durumumda olsalar yine böyle olur muydu?" şeklinde bir merhamet duygusunun aslında yersiz olduğunu, herkesin - şartlar ne olursa olsun - nihayetinde insan olduğunu düşürdü aklıma Dogville… Her ne kadar acımasızca görünse de insanın gerçek yüzünü aynayla gösteren, çoğumuzun içinde "önce ben" diye elinde küçük bıçağı ile zamanını bekleyen minik savaşçılara dikkat çeken bir film… 

Filmle "ben olsaydım…" diye başlayan cümlelerin aslında sabun köpüğü olduğunu hatırladım, "ben olsaydım…" yoktur, "ben kavga ettim, ağladım" "ben korktum, yarım bıraktım, kaçtım" vardır. İnsan içinde olmadığı, yaşamadığı durumlarda vereceği tepkileri hep mükemmel insanla özdeşleştirir, "ben olsam adil olurdum", "çalışırdım", "ağlardım"… Oysa "ben" olunduğu zaman, insan önce "ben"dir, canı yanacak, incinecek, eğlenecek, zarar görecek, mutlu olacak "ben". "Ben olsaydım" diye başladığım cümleler bilirim "ben" olduğumda bambaşka tamamlanan… Ben olsaydım diye başladığım cümleler bilirim bitirdiğimde "ben"i bile şaşırtan… 

Bu etkileyici ve düşündürücü filmi tavsiye etmeden bitirmeyeceğim, "ben" özellikle kendini sorgulamayı benim gibi ciddi bir alışkanlık edinenlere bire bir bu filmi sizlere tavsiye ediyorum. Ben olsaydım, bu filmi izlerdim…

Keyifli seyirler... 


09.03.2007'da Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)

Hiç yorum yok: