19 Eki 2018

Piç

Yazan: Hakan Günday
Baskı Tarihi: Ekim 2003
Yayınlayan: Doğan Kitapçılık / Türk Edebiyatı Dizisi
224 s. -- 2. Hamur -- Ciltsiz -- 14 x 20 cm
2. baskı, İstanbul, 2007

Hayata hep uzak duran adamlar vardır. Ve kadınlar… Aslında tam da hayatın içindedirler. Ama bir yandan o kadar da dışındadırlar ki… Sanki etraflarını bir görünmez duvar sarmıştır ve bütün dünya dertleri onlardan uzakta gibidir. Sabahları yollara dökülen adamlarda ve kadınlarda göremezsiniz bu duvarları. 9 - 6 yollarına düşenlerde, bilgisayar başında oturup olur olmaz işlere kafa patlatanlarda, ellerinde - çantalarında (veya omuzlarında asılı) dizüstü bilgisayarları koşar adım yürüyen kalabalıklarda da yoktur bunlardan hiç. Şehrin en heyecanlı, en sancılı saatlerinde ağır ağır yürürler. Olur olmaz saatlerde, denize karşı otururlar. Bir sigara içerler derin derin nefeslenip… 

Siz evdeki çocuğun ağlamasından bahsedecek olursunuz, onların hiç çocukları olmamıştır. Siz ay sonu dersiniz, ayın başı da sonu da onlara birdir. Çoktan bırakmışlardır her ay 4 haneli paralarla ödenen maaş hesaplarını yahut da hiç olmamıştır o hesaplar. Siz sorumluluklarınızın altında boğulup parça parça öğütürken kendinizi, onlar sorumsuz uçarı kelebeklerdir. Özenirsiniz bazen, kıskanırsınız o umarsız, dertsiz tasasız hallerini. Bazen de öfke ile dolup taşarsınız umarsızlıklarına. Dünyaya aldırmazlıklarını sığdıramazsınız akıllarınıza ve onların kendi akıllarına nasıl sığdırdığını bu akıl almazlığı... Oysa bilmezsiniz, onlar akıllarının ipini salmışlardır. Bu ipler ki akıllarıyla birlikte hayatlarını da insanlara bağlar aslında. O bağları koparanlar, bırakıp giderler her şeylerini ve herkesi. Ya da saldıkları ipin ucunda tüm değer verdikleri sevdikleri, hidrojen gazı ile şişirilmiş balonlarla asılıdır. Uçup gitmesine izin vermişlerdir. Sanırsınız ki çok kolay böyle olmak. Böyle umarsız, böyle sorumsuz… Dertsiz sanırsınız hepsini, serseri… Oysaki en dertlilerimizdir aslında onlar. En cesurlarımız ama korunmaya en muhtaç, en yaralı ruhlarımız…

Bir Hakan Günday kitabı daha anlatmadan günümün geçmeyeceğini anladığımda çok geçti artık. Bir hafta sonunuzu daha gizliden sarsacak bir kitabı anlatır buldum kendimi. 

Sadece erkekleri anlatıyor kitabında Hakan Günday, belki kadınlar gerçekten daha az cesaret ettiği için böyle her şeyi bırakmaya. Ya da daha çok cesaret edip her şeyi bırakıp yeniden kurmaya, bu hikâyelere denk düşmezlerdi belki. Ya da en iyi erkekleri anlatmak gelmişti elinden yazarken bu romanı. Aslında zaten, ne Barbaros, ne Afgan, ne Hakan ne de Cenk; dördünden biri eksik olsaydı belki bu kadar da çarpıcı olmazdı bu roman. Bu güçlü, yakışıklı, umursamaz, sıra dışı adamları anlatırken gözüme birer resim çizdi Hakan Günday. Romanı bitirdiğimde hepsine ayrı ayrı ağladım. Hepsinin son hallerini düşündüm. En çok da kalanları düşündüm… Yahut da seçim yapıp her şeyin farkında olanların ne hissettiklerini… Gitmek mi kalmak mı zor der bir şarkı emin değilim kim söylerdi. Bildiğim, gitmenin zor olduğu benim… Bildiğim, giden - karar veren yani - hep soru işaretlerini takacaktır gözlerine. Olur olmaz aklına düşecektir yaptığı. Seçiminin yanlış olma ihtimali ile ürperecektir. Pişman olacaktır. (Belki de olmayacaktır, emindir yaptığından ki ne mutlu öylesi insanlara! Ama bu türden maalesef az vardır insanoğlu arasında, her daim "ya böyle olmasaydı" diye sorar dururuz çünkü…) Bildiğim; kitapta anlatılan adamları düşünürken, bir bir giydirirken ruhlarını yaşamlarıyla, beni onlardan "asla bu kadar cesur olamayacak olmam"ın ayırdığı… Belki bir yeraltı romanı diyeceksiniz, belki sıra dışı hayatlara yüklenip bir dünya yaratmış diyeceksiniz bu romanı için Hakan Günday'a. Demeyin. Yüreğinin derininde kendinden bile sakladığı gerçekleri olan boyalı kuş*'ları düşünün. Asla cesaret edemediğiniz için pişman olduğunuz şeyleri düşünün, bu romanı öyle okuyun. Görün bakın işte o zaman nasıl da yürüyor dört adam önünüzde vücutları dimdik ama ruhları eğrilmiş bir halde…

Keyifli güneşli bir hafta sonu dileklerimle… 


04.04.2008'de Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)

Hiç yorum yok: