19 Eki 2018

İhtiyar Delikanlı (Oldboy)

Yönetmen: Chan-wook Park
Senaryo yazarı: 
Hikaye:
 Garon Tsuchiya, 
Çizgi roman: Nobuaki Minegishi, 
Uyarlama: Jo-yun Hwang, Chun-hyeong Lim, Joon-hyung Lim, Chan-wook Park
Yapımcı: Seung-yong Lim
Görüntü yönetmeni: Jeong-hun Jeong
Kurgu: Sang-Beom Kim
Oyuncular: Min-sik Choi, Ji-tae Yu, Hye-jeong Kang, Dae-han Ji
Müzik: Yeong-wook Jo
Tür: Dram, gerilim, gizem, aksiyon
Yapım: Güney Kore,2003, 120 dakika
Ödülleri
57. Cannes Film Festivali; 
Jüri Grand Prix Ödülü: Park Chan-wook, 
Elendi de Palme D'or: Park Chan-wook 
2004 Grand Bell Ödülleri;
En iyi yönetmen: Park Chan-wook,
En iyi aktör: Choi Min-sik,
En iyi yapım:Kim Sang-beom,
En iyi aydınlatma: Park Hyun-won,
En iyi müzik: Yeong Wook Jo, 
37. Festival Internacional de Cinema de Catalunya;
Maria Ödülü - En iyi film,
José Luis Guarner Ödülü - Critics' En iyi film,
2004 Bergen International Film Festivali - Audience Ödülü
2004 British Independent Film Ödülleri - En iyi film 
2004 Avrupa Film Ödülleri - Elendi Screen International Ödülü 

Film Oh Dae - Su'nun yağmurlu bir gecede kaçırılması ve 15 yıl boyunca bir odada esir kalmasını anlatarak başlar. Bulunduğu odanın nerede olduğunu, ne için orada olduğunu, ne kadar süre orada kalacağını bilmez Oh Dae - Su. Odada bir televizyon ve ihtiyaçlarını karşılayacak banyo, yatak vb. eşyalar bulunmaktadır. 

("15 yıl süreceğini söyleselerdi, dayanmak daha kolay olabilir miydi? Yoksa dayanamaz mıydım?" der bir sahnede Oh Dae - Su. Bu tıpkı insanların ne zaman öleceğini bilmek istemesi gibidir bence. Ne kadar zaman sonra öleceğimizi bilseydik, o günün her gün biraz daha yaklaşmasına dayanabilir miydik? Ya da her gün bir çentik atarak günlerini geçiren hapishane mahkûmlarının mahkûmiyetlerine tahammülleri günler azaldıkça artıyor mudur ki?)

Oh Dae - Su ilerleyen zamanlarda odasındaki televizyondan karısının öldürüldüğü haberini duyar. Üstelik bu işin suçlusu olarak da kendisi aranmaktadır. Oh Dae-Su bütün bu olanların başına niye geldiğini düşünmeye başlar, yaptığı tüm kötülüklerin listesini çıkarır. Böylece kendisine bu kötülüğü yapanı bulabileceğini düşünür. Bu kadar kötülük sebepsiz yere yapılamaz diye düşünür çünkü. Ancak her şey düşündüğü kadar basit olmayacaktır.

İntihar etmek ister, tünel kazıp kaçmak ister. En sonunda kendini, bir hipnoz seansı sonrasında, dışarıda bulur. Filmin gerisi de soluksuz izlenir. "İster kaya olsun isterse de kum tanesi olsun, ikisi de suda aynı şekilde batar." Bu cümle sıkça duyuluyor film sırasında. Ve ilk başta "anlamlı" bulduğunuz bu sözü, film biterken "çok anlamlı" buluyorsunuz. Ne anlatsam ne yazsam, alıntılamış olacağım filmi ("spoiler" çok kullanılan bir tabirle). Öte yandan her söylemek istediğim söz, bir sahnenin çelik bir ustura gibi, incecik bir kağıt gibi insanın yüreğini çizen düşüncelere, sözlere, hareketlere çeviriyor yüzünü.

Gerektiğinde el kamerası ve dijital kamera kullanımları, tabi ki bir de ustalıklı bir şekilde sahneler arası geçişler filmi zihinsel bir şölene dönüştürüyor. 

"Bir canavardan daha kötü olsam bile, yaşamaya hakkım yok mu?" der Oh Dae - Su. İlk başta anlamayız bu sözün derinliğini. Zaman geçtikçe, film çözüldükçe, perde yavaş yavaş kalkıp resmin tamamı göründükçe her şeyin sadece baktığımız kadar olmadığını anlarız. Uzun zaamndır yazmak istediğim bu filmi nihayet buraya aktarabilmenin sevinci var içimde. Zor, yorucu ama çarpıcı ve çok etkileyici bir film. Mutlaka izlenmeli diyerek yine filmden bir cümle ile bitiriyorum bu yazıyı. "Gülün ve dünya da sizinle gülsün, ağlayın ama yalnız başınıza ağlayın"

Keyifli hafta sonları
Kahvenizin köpüğü, içinizde huzur daim olsun! 


09.05.2008'de Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)

Hiç yorum yok: