19 Eki 2018

Komşunun Tavuğu

Yönetmen: Zafer Davutoğlu
Yapımcı: Osman F. Seden 
Görüntü Yönetmeni: Kenan Kurt 
Müzik: Fecri Ebcioğlu
Oyuncu: Sadri Alışık, Türkan Şoray Tunç Okan, Kadir Savun, Senih Orkan, Çolpan İlhan, Vahi Öz
Çınar Müzik Yapım, 1965

Eski filmleri sever misiniz? Hani şu siyah - beyaz olanlarını? Sadece sevginin, iyiliğin güzelliğin kazandığı, tertemiz rüyalarla dolu olan, genç kızları beyaz atlı prenslerine; fakir delikanlıları zengin de olsalar sevdiklerine, anneleri çocuklarına kavuşturan siyah beyaz filmleri? 

Hani biraz dikkat edince o filmlerde söylenen şarkıların (çoğunda şarkı söylenir çünkü o filmlerin) filmdeki şarkıcıların değil bir başkasının söylediği hoş sedalar olduğunu, tıpkı dublajlı amerikan filmleri gibi ağız hareketleriyle söz yapılarının uymadığını anladığımız, jeton atılmadan konuşulan telefon kulübelerini gördüğümüz ama hiç birine aldırmadığımız filmlerdir onlar. Beşiktaş'ın, Sarıyer'in, Maçka'nın, Taksim Meydanı'nın, Şişli'nin - kısacası İstanbul'un filmlerde görünen her yerinin - boş, trafiksiz, temiz, nezih olduğu filmler. Sokaklarında takım elbiseli yahut temiz giyimli adamların dolaştığı, sokaklara tüküren, kötü gözlerle etrafı süzüp yere tükürenlerin sadece "kötü adamlar" oldukları zamanları anlatan filmlerdir onlar. Adı üstünde, "film" işte…

Ben çok severim siyah - beyaz Türk filmlerini, masumiyete, saflığa, insanlığa dair her şeye, her şeye rağmen - her seferinde yeniden - inanmamı sağlayan, iyilerin illa ki kazandığı, adaletin er ya da geç yerini bulduğu filmlerdir çünkü onlar. Günümüz memleketinde oldukça az görünen her şeyi görebileceğiniz hayal dünyaları, umut kapıları…

İşte bu da öylesi bir film. Evli kalması kaydıyla yüklü bir mirasa sahip olacak bir kadınla (Bu kadın, bence o dönem yine güzelliğinin zirve dönemlerinden birinde olan Türkan Şoray) mirastan pay almak isteyen akrabalarının mücadelesi anlatılmakta filmde. Ne çare ki kadın boşanmıştır ve öyle bir anda akrabalarıyla karşı karşıya bulur ki kendisini, bunu saklamaktan başka çaresi kalmaz. Bu oyun için bir de koca gerekmektedir. Bulunan koca elbette ki Sadri Alışık'tır. Üstelik bu koca akrabasının kocası olunca (ki bu akraba da Çolpan İlhan'dır.) bir de kendisini seven eski kocası (Tunç Okan) bu curcunaya dâhil olunca ortalık panayır yerine döner. 

Filmin gerisini anlatmaya gönlüm razı değil. Sadece bir adamın bu kadar "sakar", "beceriksiz" oluşunu bu kadar doğal bir şekilde başkası oynayabilir miydi bilmiyorum Sadri Alışık olmasaydı? Ve yine kocasını bu kadar çok sevdiği halde, sırf çok sevdiği, minnet duyduğu bir başkasına yardım etmek için kocasını başka bir kadının yanına - ki bu kadın da Türkan Şoray - gönderen, ama yine de kıskançlıktan böylesine deliye dönen başka bir kadın olabilir miydi Çolpan İlhan'ın yerinde?

İzleyince düşünüp durduğum şeylerden biri de bu galiba bu eski Türk filmlerinde, bu kadar "güzel" insanlar, bu kadar "iyi niyetli, temiz yürekli, saf kalpli" insanlar var mıydı acaba eskiden, gün be gün kayıp mı oldular hayatımızdan? Yoksa bütün bunlar gerçekten o eski filmlerin parçaları mıydı sadece? Keyifli seyirler olsun.

Güzel bir hafta sonu dileğiyle… 


01.02.2008'da Kahve Molası'nda yayımlanmıştır. (www.kahvemolasi.com)

Hiç yorum yok: